17 Aralık 2010 Cuma

Yalnız Yaşadı, Yalnız Öldü!


Sözel-Sayısal. Geçen hafta Pazar gireceğimi zannettiğim ve giriş belgem elime ulaşmadığı için olay çıkarttığım, bu Pazar hayırlısıyla beni sarıp sarmalayacak ALES sınavına yoğun bir tempoda çalışıyorum.

Yeşil kalın Ales deneme sınavlarını içeren kitabımı sürekli yanımda gezdirdim bu hafta. Yanımda olduğu için kendimi güvende hissettim pek tabi. En azından sorumluluk sahibi bir birey gibi davrandım, gururluyum.

Yanımda dolaştırdığım süreç içerisinde sayfalarını pek karıştıramasamda her akşam en az bir saat soru çözdüm. Sınavın süresi bana hiçbir türlü yetmeyecek orası net, baştan bunu çözmüş olduk, kafalar rahat.

Ben ders çalışırken annemin bana özel hazırladığı tatlı ve meyve tabaklarını hatırladım, içim ısındı. Sorulara baktım, kanım dondu. Pek bir şey hatırlamıyorum, ümit kırıcı.

Okumakta süper zekalar için çok da mühim değil. Neden? Şöyle bir örnekle konuya açıklık getirelim. Size söylemeyip gizli gizli gezdiğim ama sonrasında siz de gidin diye illa ki buraya yazmak istediğim Pera Müzesindeki Csontvary sergisinin sonlandığını farkettiğim. Üzüldüm. Csontvary’nin tabloları rastlanması zor eserlerdi, ancak Csontvary'nin okul deneyimleri pek de iç açıcı değil, bu sebeple aramızda gizli bir bağ kuruldu diyebilirim...

41 yaşına kadar eczacılık yapan ve bir gün herşeyi silmeyi göze alarak resim yapmayı kafaya koyan bir adamın hikayesi oldukça ilgi çekici.

Özgünlüğü yüzyılı aşarak günümüze gelen Csontvary; 1894 yılından itibaren çağının çok ötesinde yaptığı resimleri kimileri tarafından anlaşılmazken, ard arda girdiği akademileri de terk etmiş ki, benim okul terketmeyi göze alanlara özel bir saygım var, bilirsiniz.

Resimleri hiçbir kategoriye sığmayıp, hiçbir akıma ait olmayan Csontvary hayat boyu yalnız yaşamış ve yalnız ölmüş... Ancak 1958 Brüksel Dünya Fuarı’nda ‘Modern Sanatın Elli Yılı’ sergisinin açılışı onun eseriyle yapıldığında eminim ki dünyaya göz kırpmıştır.

Eğer gün gelir de yurt dışında veya içinde Csontvary’nin sergisiyle karşılaşırsanız es geçmeyin. Sergilerle kendini dünyanızdan çıkıp başka birilerinin hayatına girebilme şansını yakalıyorsunuz ki, bence kaçırılmaz deneyimler. Ama çok da dünyanızdan çıkıp, kendinizi kaybedip ‘Beni Mahsun’la değil Charlie Chaplin’le kıyaslayın’ demeyin, bozuşuruz!

6 yorum:

  1. teşekkürler, çok mersiii!

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten çok güzel bir yazıydı.
    ALES ile başladı nasıl sanata geldi hiç fark etmedim.Bağlantısız iki konuydu ancak geçiş çok saydamdı.
    Sanırım bu blogda sanata dair öğreneceğim yeni şeyler var.

    YanıtlaSil
  3. Merhaba Gürgen Kralı, hoşgeldin sefa getirdin!
    Yorumlarını, pozitif-negatif eleştirilerini her daim bekliyoruz!

    YanıtlaSil
  4. gerçekten güzel bir paylaşım olmuş. Yazı çok güzel hazırlanmış

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkürler, beğendiğiniz sevindim!

    YanıtlaSil