11 Mart 2011 Cuma

Haaz Design & Art Gallery

1 Mart’tan beri tüm blogspot.com kullanıcıları gibi tumblr’a mı geçsem, yoksa blogcu.com’la mı devam etsem, acaba biraz beklesem de belki blogspot.com açılır mı gibi kendi içimde yaşadığım gel gitler sonrası aceleyle bir iş yapmamaya karar verdim. Herşeyiyle daha gelişmiş bir internet sayfası isteğim uzun zamandır var, bu işi aceleye getirmek istemiyorum. Bunlar kafamda uçuşurken, DNS ayarları değişikliği yapmadan ilahi bir şekilde bloguma girebilmeye başladım. Bu bir işaret; blogspot’tan yazmaya devam... Beni seven arkamdan gelsin...

Pazartesi günü bir yazı için Nişantaşı’nda oradan oraya koşarken yapılan tüm uyarılara rağmen havanın soğuyacağına inanmadım, reddettim. Grip dediğin nedir ki dedim. Sonuç;soğuk havaların son evresinin kıskacına yapıştım ve 4 gündür yataktan çıkamıyorum. İlk iki gün yan odaya gidecek halim bile olmasa da bugün bilgisayarımı açabilecek gücü buldum. Yazıyorum.

Hastalanmadan önceki son ziyaretimi üç ay önce açılan Haaz Teşvikiye’ye yaptım. Birbirinden özel tasarımlara yer veren Haaz aynı zamanda sanat galerisi tadında dolaşımlara açık. 2 katlı mekanda paralel hayatlara geçiş ve farklı dünyalara ziyaret mümkün.

Dekorasyonuna hiç başlanmamış bir eviniz varsa veya farklı objelerle evinizin, ofisinizin dekorasyonunu renklendirmek istiyorsanız buradaki mimarlar size yardıma hazır...

Enerjim gitti, bu grip beni bitirdi. Ben yatağa, siz Moroso, BD Barcelona, Tom Dixon, Andrew Martinve daha birçok isimin tasarımlarıyla heyecan yaratan Haaz’a...

Adres: Ahmet Fetgari Sokak No:62 Teşvikiye / İstanbul

8 Mart 2011 Salı

I LOVE U DİGİ

Digitürk için yazdığım şiirimi paylaşmak isterim...

Digi

Yıllarca cebimizden beslendin

Soğuk havalarda TV keyfimizin içine ettin

HD diye kafamızın etini yedin

Yeni paket kaktıramayınca, vazgeçmedin


Üyeliğimi iptal ettirmek istedim

Sana kabul ettiremedim

30 telefon sonrası insafa geldin

Tebrik ederim


300 milyon verdin, 10 maça sahip çıkamadın

Faturasının binlerce bloga kesilmesini sağladın

Zamanında Jojo TV’de porno yayınladın

Ceza olarak senin tüm kanalların kapandı mı sorarım


1 Mart 2011 Salı

İÇİMDEKİ DÜŞMAN


Vize alma, su, telefon paralarını üstüne geçirme, otomatik ödemeden sapmış bir faturanın geciken faturası için bankada sıraya girme durumlar kişiye hayatını sorgulatma adına yaşanması gereken anlardır. Pasaport alımı da bu listenin top sıralarında yerini almaktadır.

Geçenlerde pasaportumun zamanı dolduğu için, başvuru amaçlı gerekli müesseseye giriş yaptım. Neler yapmam gerektiğini asılı panodan okudum. Nüfus cüzdanımın fotokopisini çektirmek için kapısında büyük harflerle ‘FOTOKOPİ’ yazan odanın kapısına vurdum, ses yok.

Ardından kapıyı açtım, sağdaki kolona asılı bir aynaya bakarak sakal traşı olan fotokopi müdürünü gördüm. Kestiği sakallar yerlere dökülüyordu. Aletin çıkartığı sesten ötürü beni duymayacağını düşündüğüm için ‘ Pardon, pardon’ gibi dikkat çekici sözcüklerle varlığımı hissettirmek istedim. Ben aynada kendimi görmediğim için onun da beni görmemiş olacağını düşündüğüm için tam müdüre doğru yaklaşıyordum kiii, arkasına dönüp ‘ Gözler kör değil, gördük elbet içeri girdiğini’ dedi.

Korkuyla karışık ‘Kusura bakmayın, bir fotokopim vardı’ dedim. ‘En kritik yerinde geldin yalnız’ dedikten sonra makinasıyla bir iki hamle daha yaptı ve fotokopiyi çekti...

Durum böyle anlatıldığında biraz değişik tabii. Yalnız benim gün boyu orada süren var olma savaşım esnasında bana en çok yardım eden, hem sıramı kaybetmeyip hem de nasıl bankaya gidip paramı ödeyebileceğim konusunda bana verdiği ufak tüyolarla fotokopi müdürü, işimi en kısa sürede halletmemi sağladı.

Bu olaydan sonra, 13 yıllık Türkiye ayrılığının ardından tekrar ülkemize dönen Kutluğ Ataman’ın İstanbul Modern’deki sergisine adım attım. Kutluğ Ataman’ın video ve enstelasyonlarından oluşan ‘ İçimdeki Düşman’ sergisinde kişilerin bilinçaltının dışa vurumu, toplumsal- kişisel kimlik, iktidar, güç gibi konular irdeleniyor. Ele aldığı eserlerinde; kişilerin gerçek mi yoksa kurmaca mı olduğu çok anlaşılmayan hayatlarının eleştrisi yapılıyordu.

Devlet kurumunda çalışan bir memurun sakalını iş saatleri arasında kesmemesi gerektiğini biliyor olmasının, kapı açıldığında utanması gerekirken ‘dur bak en önemli yerinde geldin’ demesinin ardında yatan kendine güven ve umursamazlığıyla günüme imzasını atan Fotokopi Müdürü’nün videosu burada farklı ve renkli bir opsiyon olur diye düşündüm. Yalnız kapıyı açan ben değil, gizli bir kimlikle onu teftişe gelen bir müdür olsa...

Sergi 6 Mart'ta son buluyor..


Hem takipçisi, hem yazarı, hem de hastası olduğum Mia Posta'da haftanın blogu i-loveart.blogspot.com. Eğer hala Mia'yı takip etmiyorsan hemen tık tıkla!