27 Eylül 2012 Perşembe

Neşet Ertaş'a Saygı Duruşu

Yüreğinde merhamet, doğa, insan sevgisi olan, içinde beklenmedik anlarda hayata karşı hüzün, garip bir sızı hisseden herkesin özlemle hatırlayacağı bir müzik adamı. Kimlerin hayatına dokunduğunu hiç farkında olmadan arkasında milyonlarca hayran bırakan bir insan.

Tanıdığımı, hayatını bildiğimi sandığım bu büyük adamın ne kadar yüce gönüllü olduğunu hiç farkında olmadığımı açıkçası 2 gündür saat 22.00'de NTV'de  yayınlanan Neşet Ertaş Belgeseli'ni izlerken anladım. Kişiye 'insanlığını' sorgulatan hayat dersi niteliğinde bir belgesel diyebilirim.



Bu gece yine aynı saatte yayınlanacak üçüncü bölümünü kaçırmamanızı tavsiye ederim.  Hayata, etrafındaki insanlara, ailesine, tüm sevenlerine yaptığı konuşmalarda, verdiği cevaplarda şunu anladım ki bu tavır mütevaziliğin değil bir deha oluşun sonucudur. Nur içinde yaşatsın, yolu ışıkla dolsun. 

20 Eylül 2012 Perşembe

RUN ISTANBUL by NIKE







Çaya, kahvaltıya, öğle yemeğine, kahveye, akşam içkisine, sohbete, gece gezmesine, sinemaya neredeyse her hafta davet alırken, seni koşmaya çağıran hiç oldu mu? 


Koskoca İstanbul'da bile dönüp dolaşıp her hafta aynı organizasyonların esiri olurken, geçtiğimiz pazartesi NIKE tarafından akşam koşusuna davet edilince teklife üç evetle 'elbette' dedim. 

Bağdat Caddesi'ndeki mağazada güler yüzlü, enerjik NIKE ekibi tarafından karşılanıp sarılıp sarmalandıktan sonra gece için özel hazırlanmış çantalara kavuşuldu. Çanta enfes, spor taytları paha biçilmez, Run t-shirtlerini üzerine giydiğinde varla yok arasındaydı...


Women's training ürünleri ve NIKE applicationları tanıtıldıktan sonra 2 km'lik koşu parkuruna çıkıldı. Gecenin hafif esen havasında şehrin tüm stresinden, o gün işte ve evde asabları bozan her şeyden uzaklaştığımda hayat gözüme daha bir güzel göründü.





Parkuru bitirip mağazaya geri döndüğümüzde sadece kadınlar için hazırladığı playlist'iyle Melis Danişmend Dj kabininde bizi bekliyordu... Leziz içecekler ve küçük atışmalıklar eşliğinde dans figürlerimizi konuştururken 'NIKE bunu hep yapsın, her ay farklı mağazada tekrarlasın' sloganları havalarda uçuşuyordu.





 Şu anda bu yaşadıklarımdan ötürü beni çok kıskanmış olabilirsin, kimse seni suçlayamaz. Ancak seni de kıskananlar olsun istiyorsan, 7 Ekim'de büyük ödüllü NIKE RUN İSTANBUL koşusuna katılmak için runistanbul.com 'a tıklayabilirsin!

19 Eylül 2012 Çarşamba

Yedinci Gün


Fifty Shades of Grey'in çok satmasını normal bulmama rağmen 40 milyon rakamına bir anlam veremediğim gibi İhsan OktayAnar'ın geçen haftalarda çıkan yeni kitabı Yedinci Gün'ün de nasıl Remzi Kitabevi ve D&R'da en çok satanların 1. sırasında yer aldığını anlayabilmiş değilim.

Genellikle bu tip sıralamalarda, Meleklerle Yaşamak, Secret, Mucizeler Dükkanı, Alışverişkolik gibi kitaplara denk gelirken, benim sözlük eşliğinde okuduğum bir kitabın 1. sırada yer alması bünyemde şaşkınlık eşliğinde gelen bir tatlı huzur yarattı.

Felsefe bölümü mezunu, eğitim görevliliği yapmış ve yıllardır Karşıyaka, İzmir'de yaşayan Anar'ın basınla iletişim halinde olmaktan kaçındığını, önceki kitaplarının film yapılması teklifine kesinlikle sıcak bakmadığı, kendisiyle iki çift sohbet etmek isteyen hayranlarının Bostanlı vapur iskelesini mesken tuttukları bilinenler arasında.

Eserleriyle olduğu kadar kendine has tavrıyla da hayranı olduğum Anar'la bir gün Bostanlı vapur iskelesinde karşılaşırsak diye sorularımı şimdiden hazırladığımı bilin isterim. 2 farklı tavır, 2 farklı kitap ve benzer sonuçlar. Dünya çapında olmasa da 7. Gün'ün de 'çok satması' beni ancak mutlu eder. Yine de dilden dile dolaştığı için elinde bulunsun diye kitabı alan ancak ne aldığını hiç farkında olmayan nice insalar olduğunu düşünüyorum.

Bu durumda bana sadece kitabı okumalarını, okuduklarını da anlamalarını temenni etmek, yazarımıza da hiç umrunda olmadığını düşünmesem de başarılarının devamını dilemek kalır...

18 Eylül 2012 Salı

Fifty Shades of Grey- Ne iş?




Müsadenizle kafamı kurcalayan iki konu için çanları çalmak isterim.
İki farklı konu başlığımız aşağıdaki gibidir.

1.    Fifty Shades of Grey- E L James
2.    Yedinci Gün- İhsan Oktay Anar

Bugün’ü 50 Shades of Grey’e ayırıyorum, yarın ver elini 7.gün.


Genelde bir olay dünyayı sarıp sarmalıyorsa, ben çoğunlukla pas geçerim. Bir film izlenme rekorları kırıyorsa, kitap çok satıyorsa, şarkıcı milyon bariyerini aştıysa ben arkasında reklam, pazarlama, strateji ararım.(istisnalar kaideyi bozmaz) Sanatın dahil olduğu konuların bir stratejisi olması da moralimi bozar... Bu tip işlerde yürek ararım, bu yüzden de ‘çok satan’ bir şey duyunca kaçarım.

Bu kadar efelendikten sonra Fifty Shades of Grey’den de sıraladığım sebeplerden ötürü uzak kalmaya çalıştım, şu an 350. sayfasındayım. Neden, nasıl ve hangi ara bu kitap eve girdi, okumaya başladım ve yarısını geçtim hiçbir fikrim yok. Siz deyin toplum baskısı, ben diyeyim merak...

Sabah kahvaltısından, akşam içkisine iki kişinin bir araya geldiği her köşede bu kitap karşıma çıkıyordu. Hiç kitap okumayan bir arkadaşıma uğradım, evin baş köşesinde Fifty duruyor, aynı gün içerisinde bana şu ana kadar hiçbir şekilde kitap önerisi yapmayan başka bir arkadaşım ‘Ceylan Fifty shades of Grey’i hemen al, inanılmaz’ diye bir mesaj gönderdi... Gazetelere çıktı, hakkında yorumlar yapıldı...  Sanırım en son ‘Türk kadını bu kitabı sokakta okuyacaksa, illaki kapağını saklar’  yorumunu duyunca dayanamamış ve önüme gelen ilk kitapçıdan bu kitabı almış olabilirim, hatırlamıyorum.

Okuyorum, okudukça hem dünyada 40 milyon satacak kadar ne var arkidiş bu kitabın içinde diyorum, hem de okudukça okuyasım geliyor... Deli miyim diyorum. 27 yaşında genç bir CEO’yla daha yeni mezun genç bir kızın seks( hadi üzülmeyin aşk da var) ilişkisi anlatan bir kitabın rekorlar kırmasını 21. yy’da özgürlüğün ve rahatlığın doruk noktasındaymış gibi görünmesine rağmen esasında çoğunluğun gerçek ilişkilere, kafaya göre takılmalara, gönlünce bir seks hayatına, içinden geldiği gibi ilişki yaşamaya aç olmasına bağlıyorum kendi çapımda. Bir arkadaşım ‘bu kadar abartılı bir cinselliğin bu kadar naif anlatıldığına ilk kez tanık oluyorum’ bu yüzden okumak hoşuma gidiyor dedi... Kimi ‘Yarabbim bu kıza bir şey olacak mı, kıyıda köşede ölüp kalacak mı’ motivasyonuyla, kimi ‘Gerçekten birbirlerine aşıklar mı’ nın cevabını almak için, kimi hayallerindeki seks hayatından örnek kupleler görebilmek için hızla kitabı okuyuveriyor..

İki haftadır bir çok insan Ayşe Arman’ı modası geçmiş röportajlar yapmakla suçluyor. Efendim kadınlar düzenli ilişki delisiymiş, erkekler özgür ruhmuş bu kadınlar onların gözünü korkutuyormuş, erkekler her türlü isteklerini yerine getiren Rus kadınlara bayılıyormuş.. Eee bu muhabbetler baymamış mı? Bunların modası geçmemiş mi? ..  Hayır efendim, gördüğünüz gibi geçmemiş. Gördüğünüz gibi zengin erkek fakir kız konusunun da modası geçmemiş, kadın ve erkeğin ‘ilişki’ konseptine bakış açısı farklılıklarının da modası geçmemiş, ve reklamcıların sık sık telaffuz ettikleri ‘sex sells’ repliğinin de modası geçmemiş.

Hepsi bir araya gelince ‘porno artık kadınların eline geçti’, ‘ bu kitap kadınlar için bir devrimdir’ açıklamalarının havalarda uçuştuğu üç ciltlik erotik kitap serisinin dünyayı kasıp kavuruşunu izliyoruz. Christian Grey hem fantazileriyle ortalığa korkuyla karışık merak salıyor, hem de her hamlesinde mahsun kızımızın sıhhiyatını, memnununiyetini, rahatlığını düşünerek kalplerdeki prens adayına dönüşüyor. Şu an sayısız kadın ya bu adam benim karşıma çıksaydı? Diye düşünmekten kendini alamıyor...

Yine de ben 40 milyon sayısına inanmakta zorlanıyorum. ‘Nasıl pardon’ demekten kendimi alamıyorum.

Bugün okuduğum bir habere göre Justin Bieber’a 27 yaşındaki genç Ceo rolü teklif edilmiş, hah işte tamam diyorum... Bir çoklarımızın bir kaşık suda boğuvereceği 18 yaşında My life My story tadında kitaplar yazan bir karakterle, bu kitabın adının aynı cümlede geçmesi herhalde bir tesadüf değildir diyorum....
Strateji, reklam, pazarlama bıdı ve bıdı kokusu ortalıklarda mı uçuşuyor ne dersiniz Grey hayranları demekten kendimi alamıyorum..

17 Eylül 2012 Pazartesi

Vücut Filmi İstanbul Modern'de!

İstanbul Modern festival tadında bir sinema seçkisiyle karşımızda.  'Biz de Varız' adı altında geçen sene yurtiçi-yurtdışı festivallerine katılmış, ödüllerle geri dönmüş, adından çokca söz ettiren filmleri izleyiciyle buluşturuyor.


E takdir edersiniz ki Vücut Film'i de bu programa dahil! 23 Eylül Pazar günü saat 13:00'te İstanbul Modern'de Vücut'u izleyebilirsiniz.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Yüreğimize Biraz Su Serpsek?




Ortam zıvanadan çıktı, herkes çıldırdı. Neyi tutsak elimizde kalan bir dönemdeyiz. Her gün şaşıyor, şaşırtıyoruz. Susan Miller 2011 çok kötü geçti ama bakın 2012 harika olacak diyerek yılın başında sağdan soldan sıktı, biz de inanmış bulunduk. Bok değil Kaka bir sene oldu, olmaya da devam ediyor.

Arada başıma güzel şeyler geliyor, beklenmedik olaylarla karşılarıyorum blogda paylaşıyım diyorum sonra çat  25 gencecik insan ölmüş, evlere ateş düşmüş, hayaller, planlar tarihe karışmış, canlı bombalar can almış, yine ufacık çocuklar tecavüze uğramış, masum insanlar kaçırılmış, kadınlar dövülmüş...

Herkes bir şekilde hayatına devam etmeye çalışıyor ama huzursuzluktan, bugün ne oldu acaba diye uyanır olmaktan, Taksim’de işim var acaba bir yerler patlar mı diye düşünmekten kısacası korkarak yaşamaktan sıkıldık, yorulduk.

Şahsen ben kaybettiğim neşemi yine kitap ve sinemada bulduğum için zaten kararmış olan içinizi daha da yorduktan sonra Filmekimi için şimdiden seçtiğim ilk 10'umu paylaşmak isterim. Karamsarlıktan kurtulup biraz ekim romantikliği yaşamak duygu deviniminizi hareketlendirmek için gelin yamacıma!

1.     Aşk- Michael Haneke
     Haneke desem bir de Cannes'da Altın Palmiye'nin sahibi oldu desem yeterli mi?

2.     Biz ve Ben- Michel Gondry
     Eternal Sunshine of the Spotless Mind'ın yaratıcısının yeni yapımı ciddi bir merak unsuru.

3.     Havana’da 7 gün
     Havana, 7 gün, 7 yönetmen..

4.     Hayalimdeki Aşk –Jonathan Dayton & Valerie Faris
      Hayalindeki aşk ya gerçek olursa?

5.     Baştan Al- Noemi Lvovsky
      25 yıllık evliliğin ardından kocası tarafından genç bir kadın için terk edilen Camille bir gün uyanır ve 16 yaşına geri dönmüştür..

6.     Marley- Kevin MacDonald
      Ölümünün üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen hala efsane olan Bob Marley neden efsane? 

7.     W.E.- Madonna
     60 yıllık bir aşk hikayesinin geçmiş ve gelecekle harmanlanarak anlatıldığı filmin yönetmeni ve senaristi Madonna.

8.     Başka Bir Kadın- Sylvie Testud
      Akşam yemeğinde yakışıklı biriyle tanıştın, uyudun, uyandın 15 sene geçmiş evli ve çocuklsun... Peki aklından hiç çıkaramadığın ilk aşkına ne oldu?

9.     Tutku- Brian de Palma
      Venedik Film Festivali'nde seyirci karşısına çıkan Tutku, hırslı bir iş kadınıyla saf genç bir çalışanın arasında geçen, cinayete kadar sürüklenen bir hikayeyi anlatıyor... 

10. Meleklerin Payı- Ken Loach   
     2012 Cannes Jüri Özel Ödül'ü kazanan film İskoçya'daki bir grup genç suçlunun hayatına mizahi bir bakış atar.