Bu zamanda babamın oğlu demeyecek, korkacaksın. Doğal ortamların sakin sokaklarında gezinirken dinledim, anlatıyorum. Konu Ege’nin bir güzel kasabasında geçiyor.
Malum balta girmemiş ormanlarımıza güzel evler yapılıyor, gözümüz yok, kader herkese göstersin inşallah. Şehir ortamından uzaklaşıp doğal hayata yönelince, evlerde havuz, jakuzi derken sauna da vazgeçilmezlerden biri haline gelmiş. Sauna deyince on, on beş kişilik otel saunalarını değil, maksimum iki kişinin girebileceği mini tahta odaları kafada canlandırın, maksat toksinlerden arınmak.
Kasabadaki evlerin birçoğuna sauna yapan usta daha önce evinde çalıştığı, iyi tanıdığı bir iş adamının oğlu tarafından davet edilince hiç düşünmeden verilen adrese gitmiş. Gittiği adreste dört, beş genç Mr S.’i karşılamışlar, işle ilgili tüm detayları konuşmuşlar, el sıkışmışlar. Mr.S. evden çıkmaya yeltenirken bir arkadaş omuzlarından tutup sandalyeye oturtmuş, bir diğeri de kafasına kütükle girişmiş. Mr. S. uyandığında evde kullanmaktan pek de hoşlanmadığı plastik jelatinlere sarılı olduğunu ama rahatça nefes alabildiğini fark etmiş. Oluşan hava kabarcığından nefes alıp verirken bir yandan da metanetle ellerini çözmek için uğraşmış. Ellerini çözdüğü anda jelatini yırtıp atmayı başararak evden fırlamış.
Cüzdansız, telefonsuz kimsenin kış zamanı yaşamadığı sokaklarda deli danalar gibi koşturup polise ulaşmış. Bu sırada adamcağızın kredi kartlarını kullanan dallamalar takdir edersiniz ki bir gün içerisinde yakalanmışlar.
Cassey Affleck ve Kate Hudson’ın oynadığı ‘ İçimdeki Katil’ filminde Teksas’ın ufak bir kasabasında etrafındaki kadınları öldüren şerif yardımcısının hikayesini izlediğimde; birinin yakalanacağını bile bile bu kadar yakınındaki insanları öldürmesi mümkün mü diyerek film boyunca bu ‘inandırıcılık’ meselesine takılmıştım.
Zekânın zerresine sahip olmayan bu tiplerin hangi motivasyonla saunacıyı öldürmeye kalkıştığını anlayamaya çalışırken, sinema perdesine boş boş bakan ifademi anımsadım… Tek fark onun kurgu bununsa düpedüz ‘based upon a true story’ olduğu…
O nokta da şu soru zihnimde yeşerdi; 'Acaba kaç kere bir katile teğet geçtim?'
öldürmenin büyüsü mü, öldürülmenin sınırlarında gezinmenin heyecanı mı? bu aralar cinayetler çekiyor beni. hem de tuhaf biçimlerde. bir ressamın öldürüldüğü bir roman arıyorum. ararken bir şairin öldürüldüğü roman buldum. daha doğrusu iki.
YanıtlaSilölümün çevresinde dolanıyorum.
yazıyı çok beğendim.
Aman Derman; romanı, hikayesi, siiri enteresan ve merak uyandırıcı da gerceği uzak olsun! Romanlari merak ettim?
YanıtlaSil