17 Ocak 2013 Perşembe

Golden Globe Awards 2013


Oyuncu, yapımcı, senarist Tina Fey'i çok sevmeme rağmen geçen senelerin sunucusu Ricky Gervais'i özlediğimi söylemeliyim. Ricky'nin emsalsiz güveni ve herkesi boka batırıp çıkarmasını izlemek ayrı bir güzeldi...

Genel olarak hızına ve akışına hayran kaldığımız bir organizasyon daha izledik. Senarist bir arkadaşıma 'İzlerken kıskanıyor musun bu insanları?' diye sordum... 
'Köküne kadar' dedi... 
Şöyle devam etti; ' En kötüsü asla bir Homeland, bir Game Change bir House of Lies yapamayacak olduğumuzu bilmek' dedi.. 
'Ne anlamda yapamamak?! Bak bir Tudors yaptık' dedim... Boş gözlerle bana baktı...
'Aferin sana' dedi, uzatmadım. 
'Peki o Rachel Weisz'ın hali neydi arkadaş' diye sohbetimizin yönünü değiştirdim...

Gerçekten o halin ne Rachel?!

Bir Bond'un yanında duracağını mı yoksa Golden Globe'a geleceğini mi unuttun Sevgili Rachel, kim dikti, ne yaptı sana? neler oluyor?

Alice Harikalar Diyarı'nın setinde miyiz?

 Çocukluk yıllarını yaşayamadan annesinin hırsıyla oyuncu seçmelerine katılmak zorunda bırakılmış kırık bir kalp görüyorum ben karşımda. Eteğim ne kadar büyük olursa, o kadar mutlu ve neşeli görünebilirim... Acı çok acı... Burada annemin ağzından hiç eksik olmayan 'Her şey yaşında güzel' cümlesini bir kere daha tekrarlamak isterim...

Geçerken uğradım!

Pastoral bir yaklaşım bana ters. Erdem'i böyle yıldızların üzerinde görmek bize ancak mutluluk verebilecekken ben neden bu kadar hüzünlüyüm? Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum ama soruyorum sana Sienna oldu mu oldu mu ha?

Proporsyon Problemi
Bu kıyafeti ilk gördüğümde şoka girdim. Ancak tören sırasında ödül almak için sahneye çıkan Jessica Chastain yaptığı konuşmayla gecenin en iyisiydi... Doğallığı ve içtenliğiyle ne kadar zor dönemlerden geçtiğini dile getiren Jessica'ya açık söyliyeyim ciddi bir sempati besledim ve kıyafeti beni çok da rahatsız etmemeye başladı... Nice insalar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok şiiri kulağımda çınlamaya başladı.

Hale'cim olmayınca olmuyor...
Oscar laneti diye bir şey varsa Halle Berry bunun canlı kanıtıdır. Başka da bir şey demeyeceğim.


Sen de mi Jennifer?
Show bizinıs senden sorulurken sen böyle mi cevaplıyorsun soruları Jennifer? Seçimlerinle iddialı olmana alışığız ama komik olmana hiç alışmamıştık...

Güzel mii Çirkin mii?


Gri olayı ben de yok. Bir şeyi ya severim ya sevmem. Ama işte insan hayatta karşısına ne çıkacağını bazen hiç bilemiyor... Bir yandan severken bir yandan nefret edebiliyormuş demek...


 Göz ve gönül




Çok şükür. Göz dolduran bir güzellik, ferah bir renk, harika bir gülümseme... Bir tutam zariflik, az biraz şatafat... Bu yani istediğimiz kombinasyon... Bu kadar zor mu? 

Tom Ford'a nasıl hayır diyebilirim?

Gözümüz biraz daha dekolteli, renkli bir şeyler arasa da bu sadelik ve güzelliği bir arada yakalamanın kolay olmadığını biliyoruz. Keskin çizgiler, modern bir duruş ve tabi ki enfes bir kesim... Taşıyan da Julianne Moore olunca best of listemde yerini aldı... Şu gençlere biraz ders ver be Julianne...




















Ve Son!

Jennifer Lawrence... Gelecek yılların yıldızlar listesine çoktan rezervasyonunu yaptırmış bir şirinlik abidesi... Kıyafette çok numara yok ama o endam o duruş... Herkesi tokatlar allah canımı alsın...





9 Ocak 2013 Çarşamba

The Silver Linings / Umut Işığım





Düşmeyen temposu, karikatürize olmayan karakterleri, sıkı esprileriyle baştan sona beni kahkahalara boğan bir filmi tanıtmak isterim (beni beni Bihter'ini). Karşınızda The Silver Linings / Umut Işığım.

‘Psikolojik problemleri olan iki karakterin arasındaki aşk’ diye tek cümleyle özetlenen filmin konusunu okuduğumda ‘yok almıyım’ dedim... Bir de tür açıklamasında Komedi-Dram yazan bir filme o an ne kadar güvenebilirdim bilmiyordum. Ancak ilerleyen saatlerde arayan giren eş dost sebebiyle kendimi filmi izlerken buldum.
 
Rehabilitasyon merkezinde başlayan film benim için kalp kırmamak adına heba olmuş iki saat olarak sonlanacak zannediyordum. Görüyorsunuz ki öyle olmamış.

Bradley Cooper hadi neyse de Jennifer Lawrence inanılmazdı. İkisinin uyumu ise tam seyirlikti.

Three Kings ve The Fighter’la  kalplerde sağlam bir yer edinen yönetmen, senarist David O. Russel’a sevgilerimizi gönderiyoruz. Allah sizi başımızdan eksik etmesin hocam. Bakın hala romantik komedi komik olabiliyor, içerisinde zeka parçacıkları barındırabiliyormuş sayenizde görüyoruz.
Fragman için tıklayalım.

Not: Robert De Niro'nun da performansı harikulade! İzlemeyen kalmasın. 

7 Ocak 2013 Pazartesi

HAY HAY 2013


Aman Yarabbiiiiii! 7 Ocak olmuş ben daha bye bye 2012, hay hay 2013 yazısı yazmamışım. Bir umut vermemişim, bir hüzün dağıtmamışım. Neden? 'Çok yoğundum' çatısı altında yatan 'tembellik' olabilir bu problemin kökeni, veya gossip girl bitti diye yaşadığım hüzün sarmış olabilir bünyemin her köşesini... Veya 2012'den gerçekten kurtulduğumuzu anlamak için bir haftaya ihtiyacım olmuş olabilir. Bunların hepsi makul sebepler...

2012'nin oğlumun doğması dışında hiçbir sempatik tarafı olmaması, peki ya doğurmayanlar için nasıl bir seneydi sorusunu gündeme getiriyor. Siyasetten kıçım kıçım kaçanların bile asablarını yerle bir edecek nice gelişmeler yaşanırken, en dertsizler bile dert sahibi oldu bu yıl. Öyle özel, öyle gizemli öylesine sürprizlerle dolu bir yıldı. 2013'te otuz yaşına gireceğim için şimdiden kılım bu yıla ama yinede güzel günler göreceğimizin umudunu taşıyor, taşıtıyorum.


Zekasına çok güvendiğim eski bir dostum lise yıllarında şöyle bir açıklama yapmıştı; 'İnsanların en güzel yıllarını lise yılları olarak hatırlaması ne korkunç, demek ki yaş ilerledikçe hayat gerçekten çekilmez bir hal alıyor. Bakıyorum, insanlar sadece diğer insanlar evlendiği için bir süre sonra evlenmek zorunda kalıyorlar, çiftler birbirinden sıkılınca çocuk yapıyorlar, o çocukcağız bu ortamda sıkılmasın diye ikinci çocuk yapıyorlar, çiftler hem birbirlerinden hem kendilerinden hem de çocuklarından sıkılınca köpek alıyorlar.'  

Yıllar geçtikçe bu nefis sosyolojik açılımın yer yer ne kadar doğru olduğunu gördüğüm nice yaşantılara tanık oldum, içim bayıldı. Ama evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş biri olarak arkadaşımın bu söylediklerine 'Hiç de bileeee!' diye bağıracak şahsi deneyimlere sahip olduğum için kendimi şanslı adlediyorum.

2013'te herkesin sıkıntıdan ve zorunluluktan değil tamamen aşktan sebep seçimler yapabilecek kadar şanslı olmasını diliyorum.

Sevgi ve saygıyla kalın efendim... ( çok güzel yazı oldu, bravo.)




1.fotoğraf: deviantart
2.fotoğraf: alicia rodzik