22 Ağustos 2011 Pazartesi

MONTREAL' de YARIŞIYORUZ!




Hatice Aslan ve Hakan Kurtaş'ın başrollerini paylaştığı Vücut Filmi'yle Montreal'deyiz. İlk film kategorisinde yarışan filmimizle ilgili bilgileri ve gelişmeleri facebook.com/vucutfilmi adresinden takip edebilirsiniz!

Bizi like edin:)


Sevgiler,

Ceylan

14 Ağustos 2011 Pazar

Sapphire mi? Bir daha zor...


Açıkçası en yüksek bina, en büyük alışverişmerkezi gibi tanımlamalara sıfır sempatiyle yaklaşsam da, Sapphire’in 360 derecelik İstanbul manzarasında Tuluyhan Uğurlu Konseri’ni okuduğumda hemen bileti aldım, sayısız kişiye tavsiye ettim... Muazzam bir yaz akşamında, güzel bir manzarayla Tuluyhan Uğurlu’nun piyanosu, dolunay ve İstanbul...

Herşey bu kadar da keyif verici olabilir mi diye düşünürken, kafamda kurduğum dünya bir bir şu şekilde yıkıldı...

Sapphire’in çatı katına çıkmak için ilk olarak oldukça uzun bir asansör sırasına girdik, yaklaşık onbeş dakika bekledikten sonra tam bize sıra gelmişken bir güvenlik görevlisi gelip bizi başka bir asansöre götüreceğini söyleyerek sıradan çıkarttı aldı... Olayı çakan diğer konuklar sıranın sonundan çıkıp bizi takip etmeye hatta önümüze geçerek diğer asansörün ön saflarında kendilerine yer edinler... Yirmi kişiyi bir asansöre dolduran görevli kaçıncı kata basacağımızı söylemeden ortamdan uzaklaştı ki, biz daha önce hiçbiri Sapphire ayak basmamış olan konuklar kendi aramızda oylama yaparak nihai karara ulaştık ve yukarı doğru yol aldık...

Yukarı çıktığımda esasında dışarıda olacağını sandığım konserin üstü kapalı bir konferans salonunda gerçekleşeceğini öğrendim. Bu hayalkırıklığından sıyrılmamda yanımdaki dostların oldukça etkisi oldu lakin konferans salonunun içine girdiğimde ortam karabulut gibi üzerime çöktü... Ufacık bir salona 500’e yakın kişiyi sığdırmak için dip dibe dizilen sandalyeler, çalışmayan havalandırma, bitmeyen uğultu, 2 tane piyanonun başında, 2 tane arkada olmak üzere konulmuş toplam 4 adet plazma tv ve duvara yansıtılan projeksiyon aleti ışığı, ve tepeden gelen kırmızı ışıkla kendimi bir düğün salonunda hissettiğimi söyleyebilirim... Kırmızı ışığın yok olacağına, tv ve projeksiyondan yansıyan görüntünün kararacağına dair olan inancım sadece bir saftiriklikmiş. Çünkü bu destekleyici yan elemanlar konser boyunca dönecek olan bir sunum sebebiyle sahnedeki yerlerini almışlar...

Biz salona girdikten yaklaşık 10 dakika sonra, asansörün kalabalıklığından dolayı konsere geç başlanacağı ilan edildi. Saatlerdir iki asansör yerine tek asansör çalışan organizasyon sahipleri sanıyorum yeni akıllanmışlardı...

İçeride konser başlasın diye alkış protestosu sürerken organizasyon yetkilileri alkış yapan sinirli kalabalığın fotoğrafını çekiyordu ki bence bu gecenin en iyi özetiydi...

Tuluyhan Uğurlu sahneye çıktıktan sonra sanki biraz önceki protestoyu başkası yapmış ve bu konuklar zorla odaya kapatılmışlar gibi uzun bir süre fısıldaşmaya, odaklanmamızı engellemeye devam ettiler. ( plazmalar zaten oldukça yoruyorlardı...) Ben bulunduğum yeri oldukça yadırgarken, yan tarafımda ayakkabısı çıkaran bayan, arkada sevgilisiyle durmaksızın fısıldaşıp gülen genç kadın, sağ tarafda duvara yansıyan projeksiyon ışığını zıplayarak engellemeye çalışan küçük çocuk, arka tarafta ‘klimayı açamazsınız donuyoruz tam tepemize geliyor’ diye bağırarak geride kalan 499 kişi adına karar veren kadın oldukça rahattılar...

Tuluyhan Uğurlu’yu ilk kez bundan ondört sene önce İzmir’de dinlemiş, kendisine hayran kalmıştım... Daha sonra konserleri oldukça kaçırmamaya çalışsam da son senelerde bir türlü denk getirip O’nu canlı dinleyememiştim..

Oldukçada değişmiş olduğunu söyleyebilirim... Her çaldığı eserinden sonra mutlaka ayağa kalkıp selam veren, öpücük gönderen, sahnenin üç tarafını dolaşan Uğurlu beni şaşırttı... Benim bildiğim klasik müzik konserlerinde müzisyenler sadece yarının bitiminde alkışlanır, kendileri de sürekli alkışlanmaktan rahatsız olurlar. Onlar eserleriyle uçup giderken seyirci de onlara eşlik ederek bulundukları mekan ve zamandan uzaklaşırlar ve durmadan süregelen bir alkışın bu birlikteliği bozmasına izin vermezler.... Ancak bu gecenin buna imkan vermeyeceğini konserle beraber başlayan çoğunluğu İstanbul görsellerinden oluşan sunum sebebiyle anlamalıydım... Piyano dinlemeye mi yoksa gayet amatörce hazırlanmış power point sunumda yazılı olanları mı okuyalım anlamak zordu... Müziğin görsellikle, görselliğin de müzikle desteklenmesinin en kötü örneklerinden birini izlediğimi sanıyorum. Bir sanat danışmanına veya sahne tasarımcısına ihtiyaç duyulduğu çok netti...

Arka taraftaki bayan rahatsız olduğu için hiç nefes alamadığımızdan ve beş dakika aralıklarla alkış yapmak zorunda bırakıldığımız için, biz ikinci yarıda öndeki yerimizden ayrılıp en arkada boş olan koltuklara oturmaya karar verdik ki... eski oturduğum yerde daha az plazma tv görüş alanıma girdiği için daha şanslıymışım haberim yokmuş...

Bu karmaşa, sıcak ve alkış üçlüsünden yorgun düşüp çıkışta asansör trafiğine takılmamak için pek de adetimiz olmadan konseri bırakıp, çıktık...
Pişman mıyım? Asla...
Bir daha Sapphire? Çok zor...
Peki Tuluyhan Uğurlu?... O konuda kafam çok karışık...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Çeşme'nin Yenileri


Eski mekanlarının kıymetini bilmeye devam edip üstüne yenilerini ekleyen Çeşme’den son haberler!

Çeşme sokaklarında her dolaştığınızda yeni bir köşe keşfetmek mümkün... Ancak yorulmayıznız. Ben seçtim, siz gidinizz...

TAPU

Eski bir kilisede tarihi bir papaz evinin bahçesine kurulan Tapu, tüm gün güneşlendikten sonra keyifli bir akşam yemeği için doğru seçenek. Enginarlı dana bonfile, yeşil ege otları ve mezeleri yoğun bir şekilde tavsiye edilir!

Adres: Tokoğlu Mah. 1102 Sok. No:3
Tel: 0232 716 61 40


ASMA YAPRAĞI


Bir restoranın kapısından adım attığında ilk olarak mutfağına giriyorsan, farklı bir köşede olduğunu kabul et. Eşsiz Ege yemekleriyle baş başa kalacağın bu ufak mekanda rezervasyon yaptırmadan yer bulmayı aklından bile geçirme! O an yapılan yemekleri izleme şansına erişirken, yarın yapılacak yemekler için ipuçları elde etmende son derece kolay...


Adres:
 Tokoğlu Mahallesi 1005 Sokak 50, Alaçatı
Tel: (0232) 716 01 78

ÇEŞME 7800

İki senedir varolan ancak bu seneki akşam partileriyle yirmi yaş ve altı çocuklarla aynı mekanda olmaktan sıkılanlar için muazzam bir seçenek haline dönüşen 7800’de gerçekten eğlenebilirsin. Müzikleri, sürpriz müzisyenleri, ferah mekanı ve güzel kumsalıyla hem rahat hem sofistike...

Adres: 3424 Sokak No:5 Boyalık Koyu
Tel: (0 232) 712 00 87

fotoğraf: tripadvisor.com

7 Ağustos 2011 Pazar

KOSTA BODA



Aksesuarların renkli, iç açıcı ve şenlikli olanları makbuldür. Dolayısıyla eve neşe katsın diye konan aksesuarların kimi evlerde olabildiğinde koyu renkli olmasına anlam veremem. Olayın içine bir de cam işçiliği girdiğinde saatlerce mest olmuş vaziyette objelerin etrafında döner döner dururum ...

Uzun zamandır takip ettiğim ve yeni sezonlarını heyecanla beklediğim 'Kosta Boda'nın ürünlerinden bir kaç tanesini paylaşmak isterim. 1782 yılından beri cam konusunda çalışan ve 1889'dan beri kendi özel designerlarıyla devam eden İsveçli Kosta Boda'yı siz de takibe alın derim! Ona buna hediye almanız gerektiğinde salata tabağı, peçetelik gibi zırvalıklar dışında bu ürünlere yatırım yaparsanız milletin gözü gönlü açılır..
Ürünlerini Beymen Home'larda bulabilirsinizzz..









5 Ağustos 2011 Cuma

Steve McCurry

Bu hafta koca bir aile olarak acı ve tatlının bir arada yaşandığına tanıklık ederek geçirdik. Ağlarken gülmek, gülerken ağlamak ve hafifçe delirmeyle delirmeme arasında gidip geldik... Biraz Dvorak'ın Humoresque'sunun tınıları gibiydik... Bir estik bir durulduk...

Annem 'Hayatta bir şey öğrendiysem o da hüzün ve mutluluğun birbirinden hiç ayrılmaması' der... Fotoğraf sanatının ustalarından biri olan Steve McCurry de hüzün ve mutluluğun çakıştığı, insan anlaşmazlığının doruk noktasına ulaşıp çözümsüzlükle kilitlendiği anları etkileyici bir görsellikle anlatarak insanın gözünün önünden gitmeyen imajlar yarattı ve yaratmaya devam ediyor... Son derece nostaljik bir sergiyle İstanbul Modern'de sergisi açılan McCurry'nin eski fotoğraflarından bir kaç kare aşağıda, yenileri Modern'de...










3 Ağustos 2011 Çarşamba

Elde Var Hüzün


söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün

ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller elde var hüzün

o şehayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün

hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün


Atilla İlhan'a ait bu şiir senin için geldi Cihan... 6 sene önce kapıdan girişini dün gibi hatırlarken, gidişini kabullenemedim, kabullenemeyeceğim..




fotoğraf: devianart