( konuya başlamadan, hem güzelim hem sandviç yapabiliyorum ama bunu da başkalarına borçluyum. fuck)
Konumuz
yaşam sanatı. Son günlerde evli olup mutsuzluktan
kırılanların evli olmayanlara verdiği ders niteliğindeki demeçlere tanık olunca
‘arkadaş sizler ne ayaksınız’ diye haykırmak istedim açıkcası. ( ama
haykırmadım.)
İstisna bayanlar üzerlerine alınmasın ama, evliler
hakikaten yoruyorsunuz insanı.
-‘Evlilik
zaten öyle alışkanlık haline geliverince ne tutkusu kalıyor, ne heyecanı... e o
zaman da başka şeyler önem kazanıyor...’ ( böyle
başlayan bir cümle duyduysanız koşarak kaçın.)
Öyle başlayan cümle böyle devam ediyor...
-Mesela
sana iyi bakıyor mu(bakıma mı ihtiyacım var?)
-Mesela
çocuğunu seviyor mu?( cocuğunu sevmeyene ben insan
demem zaten)
-Mesela
senin arkadaşlarınla iyi anlaşıyor mu?( beni tutkuyla
sevmiyor ama arkadaşlarımla iyi anlaşıyor, sevinmeli miyim?)
-Mesela
çocuğa iyi bakıyor mu? ( yani kendi çocuğu isterse
bakmasın..)
-Mesela
sana karşı anlayışlı mı? ( bu soru mu?)
O şekil devam eden açıklamalar böyle
sonlanıyor...
-
Yani hayatta zaten önemli olan
bunlar... Sen de daha fazla aşkı bulucam diye uğraşma, bak sonra yalnız kalır
çok üzülürsün...( bak bak)
Hay Allah seni başımızdan eksik etmesin
sevgili evlilik mertebesine ulaşmış mutluluk timsali diyesim geliveriyor...
Kalkıp alnından öpesim, kutlayasım, saygı duyasım geliyor... Yahu orta okulda
bile hayatını daha fazla önemserken büyüdükçe bu beş para etmez listeyle niye
baş başa bırakılıyoruz.
Bu kadar büyük bir mutsuzluğa insanın
kendisini mahkum etmesi bir derece de, diğer insanları da kendine benzetmeye
çalışmalarına ne demeli bilemiyorum.
Hayatta illaki birilerinin bakımına ihtiyaç
duyanlar kitlesi var, biliyorum... Ama herkese de aynı sefil muameleyi yapmak
kimin ne haddine...
Uzun zamandır ekranlarda görmediğim ama ‘Dayak
yedim, evliliğimi bitirme taraftarı değilim. Evlilik kutsaldır. Kol kırılır yen
içinde kalır.’.. gibi açıklamaları gündemden hiç eksik olmayan Zeynep Hanım’ın
röportajını okuyunca derin bir nefes aldım.
Röportajdan seçmeler:
-
Eşinizle aranızda aşk var mı? Bizim aramızdaki
şey aşktan daha değerli bana göre. Ben o mutlu olsun, iyi olsun, aman gözüne
çöp batmasın diye üzerine titriyorum. Aramızda o tutkulu aşk yok ama bunlar
daha önemli ve daha değerli. Ben onun en yakın arkadaşı olmaya çalışıyorum.
Zaten bizim öyle romantik bir ilişkimiz yoktur biz klasik Türk anne babası gibi
bir evlilik yaşıyoruz. ( Klasik Türk
anne babası birbirine aşık olmaz, olamaz! Boşanmaz! Kadın kocası iyi olsun diye
ne gerekiyorsa yapar!)
- (genç hanımlar hazır olun, tarif geliyor)
Genç hanımlara tavsiyeniz nedir? Erken orta
yaşta muhakkak evlenmelerini tavsiye ediyorum. Evlilikten korkup kaçmasınlar
anneliği mutlaka tatsınlar. Evliliklerini yürütmek için ellerinden ne geliyorsa
yapsınlar. ( Genç hanımlar muhakkak evlenmelidir! Evlilikten korkmamalıdır!
Ayrıca mutlaka anne de olmalıdırlar!)
Röportajın tamamını okumak
isteyen genç hanımlar buraya tıklayabilirler.
İnsanların başlarından
gerçekten ummadıkları şeyler geçebilir arkalarını dönüp de yürüyemeyecek
durumda olabilirler, anlıyorum. Saygı duyuyorum. Ama ‘herşeye rağmen’ kendi
yaptıkları en doğrusuymuş gibi bir de başkalarına akıl vermelerine akıl sır
erdiremiyorum.
Kadınlar neden aşk dolu bir
ömür geçiremiyorlar, neden arzu etmiyorlarsa çocuk sahibi olmamayı seçemiyorlar
ve neden ‘erken olmadı orta yaşta’ muhakkak evlilik kurumuna yönlendiriyorlar
ben esas bunlara cevap arıyorum.
( Hakikaten bu ne ya?)
Ellerine sağlık! Altına imzamı atarım, o kadar katılıyorum yazdıklarının her kelimesine.. Sevgiler.
YanıtlaSilMerhaba İmge, çok teşekkür ederim! Sen söyle ya aşksız hayat mı olur:)
YanıtlaSil