25 Haziran 2010 Cuma

Aman diyeyim Michael!

2 önemli karakteri olan bir film Sex and the City; New York ve Kadınlar…

Ana karakterlerden biri filmin ortasında ölür ortadan kalkarsa, ne hissedersin?!

Ben şahsen 2. yarıda; ölen ile aramdaki anılar sürekli zihnimde canlandığı için üzülmekle geçirdiğim sürede bunaldım!

New York ile özdeşleşen filmin, Abu Dabi’de neden geçtiğini anlayan varsa anlatsın! Hadi kısa bir tur olur anlarım da neden 2 saat? Normal şartlar altında zekâsına hayran kaldığımız senaryosu, her seferinde şaşırtmayı başaran ve beyinde “di mi yaaaa” efekti yaratan diziyi özlemle andım!

Artık gerçek anlamda yaşlanan ana karakterler, bana benim de yaşlandığımı hatırlattığı için ayrıca sıkıldım!

Herkesin aksine ben ilk yarıyı sevip, hatta kimi yerlerde gülmeyi başarıp 2. yarıda fenalık geçirenlerdenim.

Tüm bu yaşanmışlığın ardından oldu mu bu ya? Acı ama gerçek sadece kıyafetlerine özen gösterilen bir filmden sonra da tabii ki aklımda sadece 2 tane kıyafet kaldı…

Biri Miranda’nın Stanford’un düğününde giydiği siyah elbise, diğeri film afişlerinde de gördüğümüz Carrie’nin Aidan’la buluştuğu gece giydiği Pucci elbise…

Gözün kör olmasın, 3.’yü çevirmeyesin Michael Patrick King…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder