Geçmişten bir hikâyem var hanımmm. Ben 10 yaşındayım, ağabeyim 16. Annemler yeni bir eve taşınacağımızı ilan etti. Durumdan memnunuz. Olabildiğince birbirinden uzak odalarda yaşamayı planlıyoruz. Daha doğrusu bu Can’ın planı, benim ki daha çok ona musallat olma oranımı bu yeni evde nasıl arttırabileceğime dair. Planlar yapıldı, hayaller kuruldu… Ancak o eve taşınmak bir türlü nasip kısmet olmadı.Biz büyüdük. Allah inandırsın Can benimle vakit geçirmekten hoşlanır oldu. Kafa göz birbirimize dalmadığımız, yumrukların konuşmadığı medeni ortamlarda sigaranın zararlarını, cep telefonunun insan beynine verdiği zararları konuşur olduk. Bu bölümde "Zaman böyle değişik bir şey işte" diyerek iç geçiriniz. Bizim gibi kardeşler olmaz olsundan, örnek kardeşliğe terfi ettik.
Can evlendi, çocuğu oldu. Ben evlendim. Ama “O EV”e bir türlü kavuşamadık. Büyük konuşmayayım ama neredeyse 20 yıldır hayatımızda yer alan “EV” bu sene bitecek galiba, müjdemi isterim!
An itibariyle hepimiz konuya dâhil olduk, her konuda fikir beyan edip seçim yapıyoruz. Mesela ben otomatik inen klozet kapağına karşı çıkarken (bu saatten sonra kimse kaba etlerini bu tip uyduruk şeylere alıştırmasın!), annem acaba Can’la senin 20 sene önceki hallerinizin heykelini mi yaptırsak gibi ütopik fikirler beyan ediyor. Olsun, eğleniyoruz. Ama eğlenirken aynı zamanda öğreniyoruz, oyyy!
“Eczacıbaşı Vitra; lüks banyo mobilyaları pazarında Avrupa lideri olan Alman Burgbad’ın çoğunluk hisseslerini almış!”. Ben Vitra’daki bayana “emin misiniz” diyorum, “tabiî ki nasıl bilmezsiniz” diye soruyor. Ben de gariplik yok. Vatandaşın bu konudan haberi yok! Burgbad benim hayatımda gördüğüm en iyi banyo ürünleri tasarımcısı. Bu tasarımlara bir göz atın… Eskiden olsa biz Can’la Vitra’yı alt üst eder, Burgbad’ın dayanıklılığını yerinde ölçerdik… Artık büyüdük...












Şu an aynen korunması gereken 1. sınıf tarihsel anıt sınıfındaki mimarinin içinde yer almak beni heyecanlandırdı… O an Louise beni sarstı, haydi soğuk bir şeyler içelim dedi. Hareketini şüpheli bulduğum için ben bir bardak sıcak çay içtim, o ise limonata olduğunu söylediği yeşil renkli bir sıvı… Kalbimin atışı hızlandı, ortam yumuşasın diye biraz fotoğraf çekildik. 
Silikon, pleksiglas, kâğıt gibi 10 farklı materyalle çalışan 10 farklı sanatçının mücevherleri arasında kendinden geçmen muhtemel.


Ana serginin dışında eski sergilerden özel parçalar ve film karelerinden fırlamış gibi görünen özel de bir ODA bulunuyor. Her şeyin satılık olduğu odadaki kıyafetler, ayakkabılar ve eşyaları da incele.



Yıllardır Jazz Festival’lerine ev sahipliği yapan İstanbul, Haziran ayında çok da alışık olmadığımız konsept otellerden birine kavuştu. 12 farklı odasıyla Jazz’a adanmış butik otel, Louis Armstrong, Ella Fitzgerald, Frank Sinatra, Billie Holiday, Miles Davis gibi büyük isimlere sağlam bir saygı duruşuyla birer oda ithaf ediyor adlarına.
Her oda bu özel isimlere has olarak döşeniyor ve kalacağın odayı seçerken en çok hayran kaldığın jazz sanatçıları arasından seçim yapma şansın oluyor. Kısıtlı bir süre de olsa dev sanatçıya bu kadar yakın olabilme ihtimalini seviyorsun!


Avrupalı Jigolo'da çok sevdiğim, saygı duyduğum Deuce Bigalow karakterinin ismini bana hatırlatması sebebiyle Megalov ismini görür görmez karşımdaki mağazaya sağ ayağımla girdim. İçeride gördüklerim beni heyecanlandırdı. Galata'nın hayat bulmasını sağlayan Laundromat, Atelier 55, Building gibi "concept store"ların bir benzerinin memleketim İzmir'de de nefes almaya başlaması keyifimi yerine getirdi. Çeşme Marina'da kendine yer edinen Megalov'da satın alım serbest, hem de ne istersen!





İzmir ve çevresinde benzer herhangi bir mağazayla karşılaşamayacağını hatırlatarak, ziyaret esnasında odaklanmanı ve özenle seçilmiş ürünlerin arasında anın tadını çıkarmanı dilerim.