Müsadenizle kafamı kurcalayan iki konu için
çanları çalmak isterim.
İki farklı konu başlığımız aşağıdaki gibidir.
1. Fifty Shades of Grey- E L
James
2. Yedinci Gün- İhsan Oktay Anar
Bugün’ü
50 Shades of Grey’e ayırıyorum, yarın ver elini 7.gün.
Genelde bir olay dünyayı sarıp sarmalıyorsa,
ben çoğunlukla pas geçerim. Bir film izlenme rekorları kırıyorsa, kitap çok
satıyorsa, şarkıcı milyon bariyerini aştıysa ben arkasında reklam, pazarlama,
strateji ararım.(istisnalar kaideyi bozmaz) Sanatın dahil olduğu konuların bir
stratejisi olması da moralimi bozar... Bu tip işlerde yürek ararım, bu yüzden
de ‘çok satan’ bir şey duyunca kaçarım.
Bu kadar efelendikten sonra Fifty Shades of
Grey’den de sıraladığım sebeplerden ötürü uzak kalmaya çalıştım, şu an 350.
sayfasındayım. Neden, nasıl ve hangi ara bu kitap eve girdi, okumaya başladım
ve yarısını geçtim hiçbir fikrim yok. Siz deyin toplum baskısı, ben diyeyim
merak...
Sabah kahvaltısından, akşam içkisine iki
kişinin bir araya geldiği her köşede bu kitap karşıma çıkıyordu. Hiç kitap
okumayan bir arkadaşıma uğradım, evin baş köşesinde Fifty duruyor, aynı gün
içerisinde bana şu ana kadar hiçbir şekilde kitap önerisi yapmayan başka bir
arkadaşım ‘Ceylan Fifty shades of Grey’i hemen al, inanılmaz’ diye bir mesaj
gönderdi... Gazetelere çıktı, hakkında yorumlar yapıldı... Sanırım en son ‘Türk kadını bu kitabı sokakta
okuyacaksa, illaki kapağını saklar’ yorumunu duyunca dayanamamış ve önüme gelen
ilk kitapçıdan bu kitabı almış olabilirim, hatırlamıyorum.
Okuyorum, okudukça hem dünyada 40 milyon
satacak kadar ne var arkidiş bu kitabın içinde diyorum, hem de okudukça
okuyasım geliyor... Deli miyim diyorum. 27 yaşında genç bir CEO’yla daha yeni
mezun genç bir kızın seks( hadi üzülmeyin aşk da var) ilişkisi anlatan bir
kitabın rekorlar kırmasını 21. yy’da özgürlüğün ve rahatlığın doruk
noktasındaymış gibi görünmesine rağmen esasında çoğunluğun gerçek ilişkilere,
kafaya göre takılmalara, gönlünce bir seks hayatına, içinden geldiği gibi ilişki yaşamaya aç olmasına
bağlıyorum kendi çapımda. Bir arkadaşım ‘bu kadar abartılı bir cinselliğin bu
kadar naif anlatıldığına ilk kez tanık oluyorum’ bu yüzden okumak hoşuma
gidiyor dedi... Kimi ‘Yarabbim bu kıza bir şey olacak mı, kıyıda köşede ölüp
kalacak mı’ motivasyonuyla, kimi ‘Gerçekten birbirlerine aşıklar mı’ nın
cevabını almak için, kimi hayallerindeki seks hayatından örnek kupleler
görebilmek için hızla kitabı okuyuveriyor..
İki haftadır bir çok insan Ayşe Arman’ı modası
geçmiş röportajlar yapmakla suçluyor. Efendim kadınlar düzenli ilişki
delisiymiş, erkekler özgür ruhmuş bu kadınlar onların gözünü korkutuyormuş,
erkekler her türlü isteklerini yerine getiren Rus kadınlara bayılıyormuş.. Eee
bu muhabbetler baymamış mı? Bunların modası geçmemiş mi? .. Hayır efendim, gördüğünüz gibi geçmemiş.
Gördüğünüz gibi zengin erkek fakir kız konusunun da modası geçmemiş, kadın ve
erkeğin ‘ilişki’ konseptine bakış açısı farklılıklarının da modası geçmemiş, ve
reklamcıların sık sık telaffuz ettikleri ‘sex sells’ repliğinin de modası
geçmemiş.
Hepsi bir araya gelince ‘porno artık
kadınların eline geçti’, ‘ bu kitap kadınlar için bir devrimdir’
açıklamalarının havalarda uçuştuğu üç ciltlik erotik kitap serisinin dünyayı
kasıp kavuruşunu izliyoruz. Christian Grey hem fantazileriyle ortalığa korkuyla
karışık merak salıyor, hem de her hamlesinde mahsun kızımızın sıhhiyatını,
memnununiyetini, rahatlığını düşünerek kalplerdeki prens adayına dönüşüyor. Şu
an sayısız kadın ya bu adam benim karşıma çıksaydı? Diye düşünmekten kendini
alamıyor...
Yine de ben 40 milyon sayısına inanmakta
zorlanıyorum. ‘Nasıl pardon’ demekten kendimi alamıyorum.
Bugün okuduğum bir habere göre Justin Bieber’a
27 yaşındaki genç Ceo rolü teklif edilmiş, hah işte tamam diyorum... Bir
çoklarımızın bir kaşık suda boğuvereceği 18 yaşında My life My story tadında
kitaplar yazan bir karakterle, bu kitabın adının aynı cümlede geçmesi herhalde
bir tesadüf değildir diyorum....
Strateji, reklam, pazarlama bıdı ve bıdı kokusu ortalıklarda mı uçuşuyor ne dersiniz Grey hayranları demekten kendimi alamıyorum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder