Şu ana kadar yapılan bienalleri gözden geçirdiğimde, KUSURLULUK en sevdiğim tema oldu diyebilirim. Konu tasarım, mekan İstanbul, tema Kusurluluk.
Daha adım atmaya yeni başlamış bebeklerin bile fotoğrafları çekilirken anası babası saçını tarar, patisini düzeltir, büyüdükçe komşunun her şeyi dört dörtlük çocuğuyla karşılaştırılır, okulda aykırı hareket yapması engellenir, farklı meslek seçmesi istenmez, ana yoldan çıkıldıysa etraf tarafından 'doğru yola' ikna edilir, kusursuzluğun önemi her yaşta insana hissettirilir.
On parmağında on marifet olanlar, dışarıdan on numara görünenler, onlarca kişiyi peşinden sürükleyenler 'kusursuz' olduklarını her daim diğerlerine hatırlatmak isterler.
Halbuki biliyoruz, kusursuz diye bir şey şu ana kadar dünyaya gelmemiş, hiç yapılmamış, hiç yaşamamıştır. Kusursuz olmaya çalışanlar da kusura bakmasınlar ama modaları çoktan geçmiştir. Gerçek olan her şeyin öyle ya da böyle bir kusuru vardır, ve bu iyiye işarettir. Kusurun varsa gerçeksindir, inandırıcısındır.
Hepimize göre sayısız kusuru bulunan İstanbul'un bu kadar cezbedici bir şehir olmasının da arkasında bu kusurlu hali yatar. Birbirinin içine geçmiş farklılıklar İstanbul'u vazgeçilmez, etkileyici kılar.
İlk Tasarım Bienali işte bu yüzden ben de ayrı bir heyecan yarattı.
İstanbul Modern, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'nda sergileri gezebilir, link'ten etkinlikleri takip edebilirsiniz.
Kusurluyum, kusurlusun, kusurlu. İtiraz istemem!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder