12 Aralık 2013 Perşembe

Aşk ve Ölüm



Farklı sanat dallarının birbirine hizmet, yardım ve yataklık etmesi çok şahane sonuçlar doğurur. Dünya tarihi şiirden esinlenerek yapılan şarkılara, müzik dinlerken coşan ressamlara, edebiyattan esinlenerek çekilen nefis filmlere ve daha nice olumlu etkileşimlere tanıklık etmiştir.

Bakınız misal kült film Eyes Wide Shut (Stanley Kubrick) Arthur Schnitzler’ın Rüya Roman (Traumnovelle) adlı romanından esinlenerek yapılmış etkileyici bir filmdir. Aferin çok sevindim de bize ne derseniz ilgimi çeken 1865-1931 yılları arasında yaşayan yazar Arthur Schnitzler’ın eserlerinin sadece Kubrick’e değil bir çok yönetmen ve yapımcıya da ilham kaynağı olmasıdır. Bu durumdan etkilendim çünkü yıllar boyunca bu kadar farklı insana hitab edebilemek, tiyatro oyunlarına, filmlere ilham olmak hiç kolay değil bilirsiniz... Schnitzler’in eserlerindeki karakterlerin çoğu ilgi çekici... Sınırlarda yaşayan, topluma ayak uyduramayan, uydurmak istemeyen zaman zaman ise oldukça sıradan görünen karakterler çıkarıyor karşımıza... Hayatın değişkenliğini bire bir yansıtan karakterleri Freud’un da fazlasıyla dikkatini çekmiş. Hatta Freud’un Schnitzler’e ‘Benim onlarca insan üzerinde araştırma yaparak edindiğim bilgilere siz sadece sezgileriniz ve gözlemlerinizle ulaşabiliyorsunuz...’ dediği kayıtlara geçmiş... Bir ustadan diğer bir ustaya yapılan bu hoş bildirim aklımızdayken esas konumuza gelelim..

Schnitzler’ın kütüphanemde yerini alan Ölmek ( Sterben) adlı romanını okurken az biraz gerildim! Kitap Viyana’da yaşayan genç bir çiftin başına gelen trajediyi anlatıyor. Roman Marie’ye aşık olan Felix’in bir yıl içerisinde öleceğini öğrenmesiyle başlıyor. Bu haberi duyunca yıkılan ve sevgilisi yerine kendisinin ölmek istediğini söyleyen Marie’yi sakinleştirmek hasta olan Felix’e kalıyor. Çift birbirlerine o kadar aşıklar ki Marie her şeyi bir kenara bırakarak kendini Felix’e adıyor... Felix uzun bir süre hastalığı ve ölme ihtimaliyle dalga geçiyor. Ancak iş ciddiye bindikçe birbirini her an karşılıklı hoş tutmaya çalışan çiftin ruh halleri oldukça değişkenlik göstermeye başlıyor... Uzun süre başbaşa kalan çiftin ilişkilerinde aşk nefrete, ümit korkuya, saygı alaycılığa, sevgi bıkkınlığa, birliktelik yalnızlığa dönüşüyor ve beklenmedik bir sonla tokadı patlatıyor...

Kitabın sayfaları su gibi akarken yer yer nefes almakta zorlanan vücudum tamamen aynı duyguları daha önce de hissettiğini hatırlıyor... Zihnim geçmişi zorluyor ve karşımda Haneke’nin Amour’u(Aşk) duruyor. Ve şu soru içimi yiyip bitiriyor...  Haneke Aşk’ı yazmadan önce kendisi gibi Avusturyalı olan Schnizler’in Ölüm’ünü okudu mu okumadı mı? Soruyorum; okudu mu?  

artwork: Moran Victoria Sabbag

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder