İpekyol'un bu seneki outdoorları fena halde dikkat çekici.
Çevreyle uyum sağlayan outdoor ilanlarda kendinden emin kadınların şehre hükmedişini izlemek çok zevkli!
50 adet kazı kazanı kazımaya başlayarak girdiğim yoğun bir hafta sonu geçirdim. Ellerime çıkmayan pul pul parlak cisimler yapışmasına sebep olan kazı kazandan hiçbir şey kazanmayınca “bir daha mı, asla” diyerek tövbe ettim. Sayısala yöneldim. Haftaya 1.2 Milyon TL’yi tutturmak için oynayacağım… Kimsenin 6 bilmenin yakınından geçemediği hafta sonlarını çok seviyorum, olaya daha da motive oluyorum…
Shia LaBeouf’un lise öğrencisi gibi göstermesine rağmen Eagle Eye’dan sonra bu filmde de nasıl başrol oynadığını anlamam mümkün olmadı. Tamam çok iyi oyuncu ama sürekli bir okul sahnesi bekleyerek filmi izliyorsun. Bunun dışında filmi sevdim. İdealist gençler dünyayı yöneten avuç içi kadar insanın karşısında, borsa, ekonomi ve çöküş- ben daha ne isterim???… Ancak film daha kısa ve heyecanlı olabilir miydi? Olabilirdi ama Oliver Stone’dur canımızdır, yeter ki film yapsın…

Sokakta açılan diğer sergileri de görünce gözümüz kamaştı, ilgi şaşırttı, hoşumuza gitti. Biz sergileri gezip, sokaktan ayrılırken her şey sakin, keyifli ve sanatla iç içeydi. Louise beni eve bıraktı, “ Valla Thelma bu bir ilk, hiç olay çıkmadı. Arabanın tekeri bile patlamadı” dedi. “Problem değil acısını bir daha ki sefere çıkarırız” dedim. Ayrıldık. 1 saat sonra Louise beni aradı, “Televizyonu aç, olanlara inanamayacaksın” dedi.
İnanamadım, o saat bu saattir de inanamıyorum ve algılayamıyorum. Farklılıklardan oluşmuş bir toplumun farklılıklara bu kadar tahammülsüz olabilmesini algılayamıyorum. Hareketlerini ve tercihlerini beğenmediğin insanlara sopayla saldırmanın altında yatan zihniyeti anlayamıyorum.
Saldırıya uğrayan galericilerin Türk sanatçılarını yurtdışında tanıtmak için verdiği emek, ve dünyaca ünlü yabancı sanatçıları Türkiye’ye 1001 zorlukla getirip harcadıkları çaba düşünüldüğünde sonuç yedikleri dayak olmamalıydı. Yabancı basın, sanatçı ve misafirlerin camları patlatılan mekanlarda biber gazı yedikten sonra tabana kuvvet bir daha dönmemek üzere cep hafızalarına doldurdukları bu güzel anılarla memleketlerine döndüklerini tahmin ediyorum. Hatta dün akşam emniyetten sonra direk ilk nefeslerini havaalanında almış olabilirler. İyi yolculuklar beyler, bayanlar. Sanırım bir daha hiç görüşmeyeceğiz.
Kimsenin gözü aynı görmüyor, gönlü aynı hissetmiyor, parmak izi aynı olmuyor. Sanatı seviyorum çünkü benimkinden başka bakışları görmek beni heyecanlandırıyor. Yaşadığımı böyle anlıyorum… Ama kafaya yediğin bir sopayla da yaşadığını gayet iyi anlatırız biz sana dert etme dersen tek uyarım Louise’e bundan sonra sergi açılışına giderken yanımıza çelik yelek ve kask almayı unutmayalım olur… Gerisi vız gelir, tırıs gider.
Leileo anneler için tasarladığı eşofman altlarını, hamile, emzirme bluz ve kıyafetlerini kimyasal boya kullanılmayan, doğal liflerden elde edilen bambu kumaşından yapıyor. Ayrıca bununla da yetinmeyerek bebekleri de düşünüyor ve %100 Ege pamuğundan üretilen organik tulum, body, bere, önlük ve battaniyeyle bebeğinin ihtiyacı olan özeni sana sunuyor.


Lady Gaga’nın çiğ etle kasaba yaptırmış olduğu kıyafetiyle sahalara çıkmasının ardından, modayı sorguladığımız güzide bir haftayı daha geride bıraktık. (Oralarda sokak köpeği, sokak kedisi yok. Değerini bilsin. Burada Kral TV Ödülleri için kapıdan dışarı adım atsa etleri lime lime olur, hepimizi üzerdi. Gözyaşlarımızı tutamazdık.) Esasında biz haftayı geride bıraktık ama o peşimizi bırakmadı. Maksat ekonomiye bizimde bir katkımız olsun, mağazalar gülsün diye 16 Eylül Fashion’s Night Out organizasyonu kapsamında İstinye Park’ta yerimizi aldık, yoklamamızı verdik.
Elbiselerini bağışlayan isimlerin çocuklara yazmış olduğu notlar da kıyafetlerle birlikte İstinye Park’ın en alt katında sergileniyor.Feryal Gülman ve Mehmet Okur’un yazdıklarını mutlaka oku!
Bu arada alalım verelim ekonomiye can katalım, 11 kiloluk etten kıyafet yapacağımız günler gelene kadar daha çok çocuk okumalı, zihinlerimize bunu yazalım...

Eskiden İtalyan ayakkabı, İngiliz pardösü, Alman beyaz eşya, Fransız danteli gibi önüne yabancı bir memleket ismi geldiğinde heyecanlanır, daha fazla para verilmesi gerektiğini hissederek ona sahip olmak isterdik. Artık bana geldiler.
En üst katta çağdaş Türk mücevherliyle başlıyor, daha sonra ev dekor ürünleri, yastık, pikeler, bornozlar, mobilyalar, tamamen doğal tekstil ürünleri, yine Türk sanatçılarının elinden çıkma heykeller, reçeller ve daha bizimle ilgili aklınıza gelebilecek her şeyin modern dünyada rahatça kullanılabilecek halleri burada. Müze olarak da gezilmek üzere bence kapıda bilet kesilebilir.
Tüm tasarımları kendi bünyelerinde bulunan tasarımcılara yaptırmalarının yanında, dokuma yapılacak ve benzeri tüm ürünleri Doğu ve Güneydoğu’da istihdam sağlamak amacıyla yörenin en çok yardıma ihtiyacı olan bayanları seçilerek işçiliği onlara yaptırılıyormuş. Buna da içilir! En azından birilerinin bunun için kafa patlatması bünyemi rahatlattı. Aldığın her ürünün kimlerin hayatına dokunduğunu düşününce yüzde asil bir tebessümle zarifçe gülümsüyorsun.
Yalçın Bey, ABD’de dahi Türk olarak tanınırmış. Ben onu koca yürekli olarak kodladım beynime…
Arabesk yavşaklığından değil, futbol yavşaklığından utanıyorum! Spor denince futboldan başka bir şey zihnimizde canlanamaz hale gelmiş, tüm spor kanallarımız ve gazetelerimiz ezici üstünlükle futboldan bahsediyordu!
2 haftadır fena halde basketçiyiz. Çok uzun süredir yoksun kaldığımız heyecan tekrar sistemimizi harekete geçirdi. 12 dev adam sayesinde yine karmakarışık duygular hissetmeye, ülke olarak başarıya ve sevinmeye ne kadar muhtaç olduğumuzu hatırladık.
Gerekli eğitim, özen gösterildiğinde her konuda her çeşit insanı sulu götürüp susuz getiririz. Hiç beklenmedik anlarda sağ gösterip sol vururuz. 4 saniyede adamı bitiririz. 12 dev adam bir de bunu hiç alışık olmadığımız bir tavırda; son ana kadar savaşarak, şımarmadan, sistemli, ağırbaşlı bir şekilde yaptı… Herkese ders olsun heyttttt!
Bono bundan 10 sene sonra bir kitap yazmaya kalkışsa, sahnede en kilitlendiği an olarak 06 Eylül 2010’u verebilir. Bilmiyorum her konserinde kendisini gezdiren insanlara teşekkür ediyor mu ama, Egemen Bağış’a teşekkürün ardından bitmek bilmeyen bir yuhalanmayla karşılaşmasının ardından, böyle bir adeti varsa, vazgeçebilir.
Prosedürler, profesyonel abartı ustaları, eğlence yoksunu eğlenceler uzak durmaya çalıştığımız 3 temel öğe olduğu için geçen yaz Türkiye’yi pas geçip Roma’da evlendik. Bu aktivitenin üzerinden 1 yıl geçtiğine inanmakta zorlanmakla birlikte, 1 rakamının yanına en az iki sıfır daha koyarak “ Dünya’nın en uzun evli kalan çifti” unvanını almanın da hedeflerim arasında olduğunu belirtmeliyim.
Galata'ya her girişimde kafamı duvardan duvara çarpma isteği duyuyorum. Göz göre göre değer kazanmasını seyrettiğimiz bu hoş semt değişmeyen tek şey değişim anlayışına uygun olarak varlığını İstanbul halkına armağan ediyor... Haziran ayında hayata geçen 2 yeni proje daha işte burada!
Sanat Yönetmeni olarak tanıdığımız Nilüfer Giritlioğlu özgürlüğün simgesi, yaşanılanların paylaşımı olsun hedefiyle Galata’da Lilipud’u açtı.
Lale, kubbe, lokum, Boğaziçi, İstanbul’un geceleri, Galata Köprüsü, Topkapı, Dolmabahçe İstanbul’un hem anlatılıp hem de yaşananları. Bu objeler ve mekânların belki aralarından bazıları belki de hepsi senin İstanbul’unu anlatıyor. Dice Kayek’in zihninde ise bu kelimeler hatıralarıyla harmanlanıp giysilere dönüşüyor.
Kolonlar arasında saklı, İstanbul’daki farklılıkların uyumunu anlatan giysiler arasında gezerken kendini bir yandan yer altında bir mağarada, bir yandan da hoparlörlerden gelen su sesiyle denizaltında zannediyorsun.