14 Ekim 2010 Perşembe

Montpensier Prensesi, Aslı ve 3 Adam!

Ortalığı boş bıraktım, kusura kalmayın. Üniversite yıllarımı anlamlı kılan zatlardan bir tanesi
şu an karşımda oturuyor, 2 gündür de İstanbul’da.

Hiç değişmemiş halleriyle beni gülmekten kırıp geçiriyor.

Hala her işi ters gidiyor, tezini yeni bitirmiş ama okuldaki kaydı bitmiş dolayısıyla okula tekrar kaydolmaya çalışıyor. Kaydı silindiği için mailini hiç etmişler. O da iletişim kurması gereken kimseyle görüşemediği ve kimse telefonlarına çıkmadığı için evin içinde oradan oraya kendini atıp Hollanda’ya sevgilerini gönderiyor.

Ayrıca Hollanda, İngiltere ve Barcelona’da geçirdiği son 2 yılda hırsızlık, kapkaç ve kumpasa getirilmesinden dolayı Avrupa’ya nefreti Türkiye’ye aşkı kabarmış.

Hollanda’da zemin kattaki evinden kendisi de evdeyken yabancı eller pencereden uzanıp masadaki bilgisayarını çalarken o da bilgisayarının kablosunu yakalamış ve küçük çaplı bir savaş yaşamışlar. Kaybeden bizimki, kaybedilen yeni alınan 1 haftalık bir bilgisayar olmuş.

Barcelona’da Gaudi’nin eselerini gözleri yerinden çıkarak izlerken bir fermuar sesi duymuş arkasını dönmüş ve arkadaki hırsızcığımızın eli onun çantasında dolaşıyormuş. Çığlık ve bağrışlarına karşılık adam rahatça etrafına bakınmaya devam edince, görevliler hırsızı değil ‘ fuck uuuuuuu’ diye bağıran bizimkini dışarı çıkarmak zorunda kalmışlar....

Aslı artık akşam uyurken önemli eşyalarını ve paralarını vücuduna bantlayarak yatan, sadece mala gelmesin cana da gelsin, yetti gari artık diyerek tüm hırsızlara kafa tutmaya başlamış...

Ben de onu 1500’lü yıllara Katolik-Protestan Savaşlarının yaşandığı Montpensier Prensesi’nin hayatının içine götürdüm. Bertrand Tavernier’in yönetmenliğini yaptığı film süresi itibariyle bir noktadan sonra dizi kıvamına gelse de, son dönemin en güzel oyuncularından biri olan Melanie Thierry ve yakışıklı Gaspard Ulliel’i perde de izlemek Aslı’yı biraz sakinleştirdi. Babylon A.D. ‘de ilk kez gördüğüm Melanie’nin güzelliğine bir kez daha hayran kaldım.

Görsel gücüyle seni içine alan film, 1500 yıllarda kocanı onun gözü önünde aldatmak, ortalık yerde sevgilinle öpüşüp koklaşmak hal ve hareketleri ile ‘keşke kocan benim karım olsaydı da bu gecelik ben onunla yatsaydım’ gibi diyaloglarıyla zaman zaman kendisinden kopmamıza sebep oldu ne yalan diyeyim.

Savaşın en kanlı dönemlerinde her görenin aşık olduğu bir prensesin başından geçenleri merak eder bir yapınız varsa, film tavsiye edilir.

Ben pişman değilim, 2000'li yıllarda Avrupa sokaklarında 3 ayrı hırsızla uğraşmanın sıkıntısını yaşayan Aslı, 1500'lü yıllarda 3 ayrı adamdan çeken Montpensier Prensesi'yle kendini özdeştirdiği için şu anda doğduğuna bile pişman ama ‘yine olsa yine giderim’ diyor...



*İlk fotoğraf: hraklis.devianart.com

4 yorum:

  1. "Görsel gücüyle seni içine alan film, 1500 yıllarda kocanı onun gözü önünde aldatmak, ortalık yerde sevgilinle öpüşüp koklaşmak hal ve hareketleri ile ‘keşke kocan benim karım olsaydı da bu gecelik ben onunla yatsaydım’ gibi diyaloglarıyla zaman zaman kendisinden kopmamıza sebep oldu ne yalan diyeyim."


    film son derece gerçekçiydi, dönemi son derece gerçekçi şekilde yansıtıyordu. o bold yazdığın şeyler senin komiğine gitse de, şu yorumu yapabiliyorsan 1500'ler hakkında ve muhtemelen filmdeki bazı sahnelerde ne denli gerçekleri yansıtsa da güldüysen hadi canım diye, krallıklar hakkında, courtly love hakkında, 15- 16-17. yüzyıl evlilikleri hakkında, kısacası tarih hakkında hiçbir şey bilmiyorsun demektir. tarih içeren bir filme tarih hakkında hiçbir fikir sahibi olmadan gidip de filmi böyle yorumlayabildiğin için takdir ettim seni her kimsen.

    YanıtlaSil
  2. Arka arkaya uzayan ve bir süre sonra benim için inandırıcılığını yitiren sahneleri belirtmem sebebiyle 2 paragraf yazı yazıp adını bile deşifre edemiyorsan, söyleyeceklerini çok umursayamayacağım her kimsen...

    YanıtlaSil
  3. madem tarih bilmiyodun neden bütün lise boyunca hepimize tarih çalıştırdın a ceylan!!

    bu arada ben de filme gittim, zaman zaman baydım ama genelde beğendim. bunu da pek tarih bilmeyen mühendis aklımla buraya yazıyorum :)

    ama bir film hakkında yorum yapmak için filmin çekildiği dönemi bilmemiz gerektiğine inanmıyorum. starwars'a, avatar'a kim yorum yapacaktı o zaman?

    YanıtlaSil
  4. Sevgili adsız (her kimsen),
    blogu takip edip yazılanları sonuna kadar okuyacak kadar ve bunlara sinirlenecek kadar önemsemen bir de üstüne yorum yazıcak kadar takman beni derinden etkiledi.

    Üniversitede film okumuş bir insan olarak şunu öğrenmiştim ben daha 1. sınıfta; filme bön bön bakmayın eleştirin! iyi yada kötü bir fikriniz olsun.

    Blog sahibinin kim olduğu açıkça belirtilmiş aslında ama seni de aramızda görmek isteriz sık sık, zira yorumlamak fikir sahibi olduğunu gösterir, (doğru yada yanlış, sonuçta bir cabadır) blog da zaten bu yorumlar sayesinde daha da güçlenir.
    Star wars ve avatar konusunda daha çok gülemezdim, katılamazdım. :)))

    Seni sahalarda görmekten çok mutluyuz her kimsen...

    YanıtlaSil