30 Ekim 2011 Pazar

ALYOŞA



Bir aile düşünün; kardeşlerden biri dünyaca ünlü ressam Fahrünnisa Zeid, diğeri babasını genç yaşında öldürüp hapse giren daha sonra bir isyana karışmasından dolayı sürgüne gönderilen ve sürgünde onlarca eser yaratan yazar, gazeteci Cevat Şakir( Halikarnas Balıkçısı), bir diğeri ise ünlü gravür sanatçısı ve ressam Aliye Berger, yeğenlerden biri Türkiye'nin ilk seramik sanatçılarından Füreya, diğeri yine dünyaca tanınan ressam Nejad Devrim, bir diğeri ise tiyatro oyuncusu ve sahneye tiyatro oyunu koyan ilk Türk kadın yönetmen Şirin Devrim.

Böyle bir ailenin hikayesi olağan, karakterleri sıradan olabilir mi?

Hepsi ayrı bir kitap konusu olacak aile üyelerinden Aliye Berger'in hikayesini anlatan ALYOŞA'yı okuyun derim.


Para pulla işi olmayan, döneminin çok ötesinde, çılgın, duygusal, sevgi dolu, yetenekli ve enteresan bir kadının insana ilham veren müthiş hikayesi...

23 Ekim 2011 Pazar

THE SOUND OF RAIN


Boktan bir hafta boktan bir afetle kapanırken esasında bloga post koymak anlamsız gelse de Christophe Jacrot imdadıma yetişiyor.

Fotoğraf çekmek için 'iyi' havaları yakalamak yerine 'kötü' havalardaki romantikliği, ışığı ve ıssızlığı anlamlı bulan Jacrot'ın Soda'daki sergisinden bir kaç fotoğrafı bu haftanın 'kötülüğünü' unuttursun, içimizde az da olsa umut yeşertsin diye....









Sergiyi 26 Kasım'a kadar Soda İstanbul'da ziyaret edebilirsiniz.



17 Ekim 2011 Pazartesi

Timeless, Contemporary British Style!

Sevgili Jasper Conran, mümkünse Spring 2012 London Fashion Week kapsamında hazırladığın koleksiyonunun tümüne sahip olabilir miyim?









11 Ekim 2011 Salı

Melankolia


Melankolia'yı gidin görün başka da bir şey demeyeceğim esasında:)

Açıkçası dün fena halde filmden etkilenip çıktıktan sonra bir köşe yazarının size tek önerim; 'Melankolia'nın adını duyar duymaz: Kaç Kaç Kaç' demesi üzerine hayat gözümde biraz da anlamsızlaştı:)

Benim nacizane tavsiyem de ' Yakala Yakala Yakala' dır. Sahneleri, oyunculukları, post prodüksiyonu, kurgusu, kamera hareketleri, renkleri ve müzikleriyle kısacası yarattığı dünyasıyla seni tam bir melankolinin içerisine sürüklüyor...


İşi ve aşkı tam anlamıyla yerinde(ymiş gibi) olan bir kadının sebepsiz(miş gibi görünen) depresyon haliyle, dünyaya yaklaşmakta olan ve çarpacağı tahmin edilen Melankolia gezegeninin gelgitleri film boyunca diken üstünde oturmana sebep oluyor.

Sonunda ise gerçekten kimin depresyonda, kimin normal olduğu tam anlamıyla bir soru işaretine dönüşüyor. Tekrarlıyorum, bu filmi yakalayın!

10 Ekim 2011 Pazartesi

Film Ekimi’nin Puslu Havası




Film Ekimi münasebetiyle iki gündür Beyoğlu, Nişantaşı, Maçka hattında fink atıyorum. Bu Bir Film Değil, Bisikletli Çocuk, Mutlu Bir Gün görüp de kesin tavisye ettiklerim, Ruh Eşim ve Uyuyan Güzel bol zamanınız varsa alternatif olabilecek filmler. Bileti alıp, gitmeyi hayal ettiğim ancak hangi birisine yetişeceğimi kesinlikle bilmediğim diğer filmler de aşağıda, buyurun!
  1. Melankolia
  2. Oyunun Sonu
  3. . Tatilde Katil
  4. Tost
  5. Artist
  6. Salgın
  7. Kevin Hakkında Konuşmalıyız
  8. Senin İçin
  9. Tehlikeli İlişki
  10. Olmak İstediğim Yer
  11. Gökten Bir Uydu Düştü

Bunlar arasından Melankolia, Artist ve Tehlikeli İlişki herkesin dilinde haberiniz olsun. Demedi demeyin bilet bulmaya bakın!

Şu ana kadar gittiğim en iyi film ise kesinlikle ‘Bu Bir Film Değil’. Sansür ve yasaklamanın geldiği en uç noktayı görmek isteyenler için eşsiz. İran’da çekilip bir kekin içinde Cannes Film Festivali’ne gönderilen film, Cafer Panahi’nin onay alamadığı ve aynı zamanda yargılandığı için çekemediği filmini kameraya anlatmasından ibaret. Ancak kişilerin doğallığını, içinde bulundukları durumun trajikomikliğini ve çaresizliğin yaratıcılığa etkisini görmek için sakın kaçırmayın!

http://filmekimi.iksv.org/