29 Ekim 2013 Salı

Beş Yaşındaki Çocuk Bile Yapar!



Efendim sıkma ve ahkam kesme konusunda en ufak bir sıkıntı yaşamayan yüce gönüllü insanlarız. En değerli sanat eserlerinin karşısında durup ‘Çok saçma!’ deyip sıramızı savabiliyoruz. Sanat görecelidir, neyi nasıl seveceğini elbetteki sen bilirsin. Ancak ‘Bunlara bu kadar kıymet veriliyor acaba neden?’ deyiver, bir araştır, bir taşın, bir düşün.

Bundan bir kaç ay önce aklı başı yerinde, fikirlerine kıymet verdiğim bir kaç kişiyle sinema, sanat, filmler üzerine konuşurken laf döndü dolaştı Picasso’ya geldi. Adını vermemem kendisi için çok hayırlı olacak arkadaşım dedi ki ‘Picasso’yu da adam yerine koyup bu kadar yücelttiler ya bu sanat dünyası sırf manipülasyon. Bundan yıllar önce güzel sanatlar fakültesinde okurken ne ressamların eserlerini inceliyorduk resmen dahi adamlarla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorduk. Ne zaman ki Picasso’nun dönemine geldik o zaman dedim bu adam yetenekliyse ben de adam değilim. 5 yaşındaki çocuk yapar bunları hissi yarattı adam ben de direk... Neden böyle bir adama saygı duyayım ki?’

Ben şimdi çok severim hakikaten çoğunluğa baş kaldırabilecek cesareti olup kendi inandıklarını söyleyebilen insanlara ama yeter ki cahil olmasınlar değil mi?! Biraz okusunlar, biraz öğrensinler... Biraz resmi yapan kişiyi, dönemini ve savunduğu fikirleri irdelesinler ondan sonra beğenmiyorsan elbette beğenmezsin! Göz senin, fikir senin...

Bu tip arkadaşlar ve bu tip arkadaşlar boş boş konuştuğunda onların çenesini kapatmak isteyenler için nefis bir kitap önerim var... Kitabın adı; ‘ Beş Yaşındaki Çocuk Bunu Neden Yapamaz?’ Susie Hodge tarafından yazılan açıklamalı modern sanat kitabı bir el feneri ışığı tadında.

Sanatçıları, onların yaşadıkları dönemleri,  motivasyonlarını ve bu eserlerin neden kıymetli olduğunu 5 yaşındaki çocukların bile kolaylıkla anlayabileceği şekilde anlatmış yazar.

Bu sırada yukarıdaki açıklamaları yapan arkadaşımın bu açıklamaları yaptıktan tam 10 dakika sonra masanın üzerinde duran ve çeşitli ressamların eserlerini içeren minik kitabı alıp kısaca göz gezdirip sonra ‘Al işte bak mesela sanat işte budur bakar mısınız?’ diye hayran kalarak gösterdiği eserin de Picasso’ya ait olduğunu söylemeliyim.

Cahillik demişken kitabın yazarı sanatçı ve sanat yazarı Sayın Hodge’ye buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim... Okuyalım, öğrenelim, orada burada rezil olmayalım. Sağ olun hanımefendi.


resim: Rene Magritte

8 Ekim 2013 Salı

Ölüm? Borç? Boşanma?


Ufacık tefekcik parçalar alıp ortamı koklamak, milyonluk tablolar için savaşanları izlemek için müzayedelere gitmeye bayılırım. Yalnız ilk başlarda  katıldığım müzayedelerde de hayal kırıklığına uğradığımı itiraf edeyim... Nerede o filmlerde gördüğümüz şık kadın ve erkekler nerede zariflikten kırılan insanlar?... Sorarım neredeler? Çoğunluğu kot pantolon, kareli gömlek ve ellerinde birer telefonla esas alıcıyla bağlantı kuran muhabecilerden oluşan insan kümeleri hayallerimi yerle bir etmişti.

Yine de zevkliydi, keyifliydi... Yıllar içerisinde de bir alışkanlık oldu müzayedelere damlamak benim için. Sadece sona saklanan en değerli parçanın kaç milyon liradan alıcı bulacağının an ve an yaşamak için bile gidilmeli bence müzayedelere.

Pazar günü de benzer bir heyecan yaşandı Esma Sultan Yalısı'nda. Alif Art Antikacılık'ın müzayedesinde son halife Abdülmecid Efendi'nin 'Avluda Kadınlar' adlı tablosu 1 Milyon 600 bin liraya alıcı buldu. 50 yıldır aynı aileye ait olan Avluda Kadınlar tablosu neden ve kimler tarafında satışa çıkarıldı bilemiyoruz. Kimin aldığı da kimin sattığı da gizli...

Sarah Thornton adlı sanat tarihçisi ve sosyolog tarafından yazılan 'Sanat Dünyasında Yedi Gün' adlı bir kitap okuyorum şu sıralar... Sanata en çok para harcanan yedi şehirde yapılan müzayedelere katılan ve orada dönen dolapları, sanata piyasasına yapılan yatırımların neden arttığını, hangi ailelerin bu piyasayı döndürdüğünü, hangi sanatçının nasıl popüler hale geldiğini anlatan nefis bir kitap.

Bir çok gizli bilgiyi deşifre eden Thornton kitabında koleksiyonerler için satmanın gelenksel olarak üç nedeni olduğunu söylüyor: Ölüm, borç ve boşanma. Avluda Kadınlar'ın hangi aile tarafından hangi sebepten satıldığını bilemiyor yalnızca şehir efsaneleri üretebiliyoruz. 50 yıldır aynı aileye ait olan bir tablonun o aileden çıkış nedeni sanat çevrelerinde( ne demekse bu?!) büyük bir merak uyandırırken, çenemizi yormaktan ileri gidemiyoruz...Ve o güçlü soru kulaklarımızda çınlıyor Ölüm mü? Borç mu? Boşanma mı?