28 Mart 2012 Çarşamba

Rembrandt @ SSM


Picasso ve Dali'nin ardından Rembrandt'ın da eserlerinin karşısına geçip seyre dalmamıza fırsat tanıyan
Sabancı Müzesi'ne teşekkürü borç biliriz. 

17.yy'da 'gerçekçilik' akımını yaratan kişi olarak kabul edilen Rembrandt'ın hayatında 'ölüm' kavramı geniş yer kaplar. Belki de bu yüzden eserlerindeki etki çağdaşlarına göre daha fazladır. Ölümün gerçekçiliği tablolarındaki yaşayan yüzlere yansır.

Yeni doğan iki çocuğunun ölümüyle yüzleştikten sonra dünyaya sağlıklı bir oğlan getiren eşi Saskia'yı kaybeder.  Maalesef yıllar sonra oğlunun da ölümünü görür.

Şaşaalı başlayan kariyeri, zamanla kendisine resim yapması için para verenlerin dilediği gibi tablolar ortaya çıkarmadığı için sekteye uğrar. Bolca müşteri kaybeder. Ölümünden önce iflasını beyan eder. 

Ölümünün ardından ailesine hiçbir şey, sanat tarihine çok şey bırakır.  10 Haziran'a kadar Sabancı Müzesi'ni ziyaret ederseniz, en azından bir kısmın tanık olabilirsiniz. 






7 Mart 2012 Çarşamba

YİTİRMEDEN


Kavak Yelleri'nin üç aylık yaz dizisi diye başlayıp yıllarca sürmesinin en büyük sebeplerinden biri bence müzikleridir. Pinhani'yi onlarla tanıyıp, hayran kalanlardan biri olarak son albümlerinde beklediğimi bulamasam da 'Yitirmeden' isimli şarkıyı buraya not düşmeden geçemeyeceğim.. ( dinle! )



durup düşünmeye zamanın olur mu?
yitirmeden anlamaz insan
sevdiklerin yolun sonunda
sarıl her fırsatında o insana
arkasından ağlayan olma
geri getirmez çok ağlasan da

durur, durur belki başucunda
annen baban kendi çapında
abin bile 47 yaşında
ömür, ömür sanki bir kara kutuymuş
gün gelince herkesin açılmış
ama sorarsan hep geç kalınmış

güzel günlerimizin bittiğini sanma
belki bir daha böylesi olmaz
ama her bir gün güzel aslında
yakın durmanın zor olduğu ortada
uzak olmak her zaman en kolay
ama en zoru yalnız olunca

uyur, uyur belki hep yanında
ilk sevgilin kendi solunda
her hatıra asılı duvarında
ömür, ömür sanki bir kara kutuymuş
günü gelince herkesin açılmış
ama sorarsan hep geç kalınmış