30 Eylül 2010 Perşembe
İPEKYOL
İpekyol'un bu seneki outdoorları fena halde dikkat çekici.
Çevreyle uyum sağlayan outdoor ilanlarda kendinden emin kadınların şehre hükmedişini izlemek çok zevkli!
28 Eylül 2010 Salı
GELSİN KİTAPLAR!
Barbie bebekler, bebek evleri, muhtelif eğlenceli oyuncakların yanında diğer çocukların yanında in mini çıtı pıtı hediyemi gururla taşırdım.
Genelde oyuncak gördüğünde çılgına dönen yeni yetme doğum günü çocuğu arkadaşına sarılıp binlerce teşekkür sunarken, benim hediyemi açınca “aa kitap, teşekkürler” deyip bir sonraki hediyeye olabildiğince hızlı parmaklarla davranırdı…
O zamanlar kitap hediye etmek benim için bir fobiyse, fobimi hobiye çevirdiğim söylenebilir. Şimdi tipine, asabiyetine göre arkadaşlarıma kitap seçip almak bana büyük bir iş yapmış hissi yaşatıyor…
Herkesin bol bol hediye alıp, uzun zamandır aradığı ama bulamadığı kitapları, plakları bulmaları, eski dönem afiş, dergi ve fotoğraflarına ulaşmaları için Sahaf Festivali 3 Ekim’e kadar uzatıldı…
Bir çoğunu özenle arasanız bile denk gelemeyeceğiniz sahafları bir arada anca senede 2 hafta görebilirsiniz… Bunu kaçırmak bence son derece çocukça olur!
26 Eylül 2010 Pazar
Para Uyumuyor, Sende Uyuma Türkiye!
24 Eylül 2010 Cuma
MICHAEL WOLF
22 Eylül 2010 Çarşamba
Sergi Dayağı
Dün Tophane’ye doğru yollandık. Hedef Elipsis’teki moda fotoğrafının dünyaca ünlü ismi İsviçreli Michel Comte’un Türkiye’deki ilk sergisine gitmek ve ardından da PiArt Galeri’de sadece Türkiye’de değil, Fransa ve Almanya’da da yapmış olduğu sergilerle kendisini bize hayran bırakan Mehmet Ali Uysal’ın sergisine göz atmaktı.
Sokakta açılan diğer sergileri de görünce gözümüz kamaştı, ilgi şaşırttı, hoşumuza gitti. Biz sergileri gezip, sokaktan ayrılırken her şey sakin, keyifli ve sanatla iç içeydi. Louise beni eve bıraktı, “ Valla Thelma bu bir ilk, hiç olay çıkmadı. Arabanın tekeri bile patlamadı” dedi. “Problem değil acısını bir daha ki sefere çıkarırız” dedim. Ayrıldık. 1 saat sonra Louise beni aradı, “Televizyonu aç, olanlara inanamayacaksın” dedi.
İnanamadım, o saat bu saattir de inanamıyorum ve algılayamıyorum. Farklılıklardan oluşmuş bir toplumun farklılıklara bu kadar tahammülsüz olabilmesini algılayamıyorum. Hareketlerini ve tercihlerini beğenmediğin insanlara sopayla saldırmanın altında yatan zihniyeti anlayamıyorum.
Saldırıya uğrayan galericilerin Türk sanatçılarını yurtdışında tanıtmak için verdiği emek, ve dünyaca ünlü yabancı sanatçıları Türkiye’ye 1001 zorlukla getirip harcadıkları çaba düşünüldüğünde sonuç yedikleri dayak olmamalıydı. Yabancı basın, sanatçı ve misafirlerin camları patlatılan mekanlarda biber gazı yedikten sonra tabana kuvvet bir daha dönmemek üzere cep hafızalarına doldurdukları bu güzel anılarla memleketlerine döndüklerini tahmin ediyorum. Hatta dün akşam emniyetten sonra direk ilk nefeslerini havaalanında almış olabilirler. İyi yolculuklar beyler, bayanlar. Sanırım bir daha hiç görüşmeyeceğiz.
Kimsenin gözü aynı görmüyor, gönlü aynı hissetmiyor, parmak izi aynı olmuyor. Sanatı seviyorum çünkü benimkinden başka bakışları görmek beni heyecanlandırıyor. Yaşadığımı böyle anlıyorum… Ama kafaya yediğin bir sopayla da yaşadığını gayet iyi anlatırız biz sana dert etme dersen tek uyarım Louise’e bundan sonra sergi açılışına giderken yanımıza çelik yelek ve kask almayı unutmayalım olur… Gerisi vız gelir, tırıs gider.fotoğraf: Michel Comte
21 Eylül 2010 Salı
Rahat Emziren Annelerrrr!
Önümü arkamı, sağımı ve solumu çevirmiş hamile ve yeni doğum yapmışlar. Dinleyin!
Tecrübe ettik ki yeni doğuran anneler için bebeğe alışmak, bebek için hayata alışmak zordur, zahmetlidir. Süreci kolaylaştıracak her etken, anne adayının unutulmazları arasına girer!
LeiLeo Mom&Baby anne adaylarının hamileyken ve bebeklerini emzirirken yaşadığı problemleri gözlemleyerek alışagelmedik ürünleri beklenmedik fiyatlara sunmaya karar veriyor.
( Aşağıdaki Organik bir battaniyedir.)
Leileo anneler için tasarladığı eşofman altlarını, hamile, emzirme bluz ve kıyafetlerini kimyasal boya kullanılmayan, doğal liflerden elde edilen bambu kumaşından yapıyor. Ayrıca bununla da yetinmeyerek bebekleri de düşünüyor ve %100 Ege pamuğundan üretilen organik tulum, body, bere, önlük ve battaniyeyle bebeğinin ihtiyacı olan özeni sana sunuyor.
“Ürünler harika ama ne anneyim ne de adayım” diyorsan; organik bebek ürünlerinden oluşan hediye setini (en üstteki fotoğraf) yeni doğum yapan annelere gönderebilirsin. Aynı zamanda resim çerçevesi olarak da kullanılabilecek, geri dönüşümlü kâğıttan yapılan hediye paketinin zarifliği seni şaşırtacak.
Özel tasarımlı, sağlıklı giyeceklere tüm anneler ve bebekler ulaşsın diye fiyatları piyasadaki organik ürünlere göre oldukça uygun olan LeiLeo’ya http://www.leileo.com/ dan ulaşabilirsin.
(Miaposta yazımdan derlemedir.)
19 Eylül 2010 Pazar
Yıl: 2021 Teknolojinin Tokadı
Onur bir gün annesinin üzerine kapıyı kilitleyip gitmesi sonucu evde esir kaldığında, kendisini kurtarmam için beni defalarca aramış ancak ben onun cevapsız aramalarına 6 saat sonra dönmüştüm. Bu hareketim karşısında acil durumlarda aranacak kişiler listesinden beni silmiş ve o zamandan beri de bana biraz kin beslemektedir. Buna rağmen wireless internetini kullanmama hiçbir zaman ses etmemiş, şifresini hep benimle paylaşmıştır. Çocukluk arkadaşlığı başka bir şeydir.
En son İzmir’e gittiğimde anneme “evde internet var mı?” soruma karşılık “hayır” cevabının alıp Onur’a telefon etmeye hazırlanırken annem “ Tabi ki kızım bizim VINIMIZ var” diyerek yeni bir dönemin başladığına işaret etmiştir. Bu tarihte önemli bir gündür. Onur artık bizim yükümüzü çekmekten kurtulmuştur.
Futurist, trend avıcısı olarak kendini tanımlayan Nils Müller’in Digital Dünyada Medyanın Geleceğinden bahsedeceği seminerde otururken “Bizim artık VINIMIZ var” cümlesini hatırlamamak elde değildir. Peki 2021’de bizim nelerimiz olacaktır?
Sunumun görsel gücü, müziği ve anlatılan malzemenin etkileyiciliği karşılığında bambaşka bir dünyaya gidip, günümün geri kalan kısmında orada kaldığımı itiraf etmeliyim. İşte 2021’den bazı kareler…
1. Herkesin gözünde artık birer lens olacaktır. Bu lens ile sokakta gördüğünüz insanların facebook profilleri siz onun yüzüne baktığınız anda karşınıza gelecektir. Kısaca girdiğiniz bir ortamda kimin yüzüne baksanız adı, mesleği, yaşı, arkadaşları gibi kişisel bilgilerine ulaşımınız kolayca sağlanacaktır.
2. Rüyalarımızı kaydedilebilecektir.
3. Bilgisayarlarımız daha da küçülecektir.
4. Arabanla bir billboard’un önünde durduğunda, billboard seninle veya arabanla ilgili şahsına özel bilgiler vermeye başlayacaktır.
5. İçine Ipod yerleştirilebilen çocuk kitapları çıkacak. Sen sayfaları çevirdikçe Ipod’un ekranında o sayfada anlatılan hikâyenin 3 boyutlu hali görülecek. Masaldaki tavşanı sevip, onunla konuşabileceksin.
6. Elimize aldığımız her şeyin kalorisini görebileceğizdir.
7. Konuşmadan, düşünce gücüyle telefonda konuşulabilecektir. Konuşmadan konuşmak cümle itibariyle doğaya aykırıdır, ancak yapılacak birşey yoktur.
8. Mağazalarda üst baş değiştirilmeyecek. Ekranlarda istediğimiz tüm kıyafetlerin üzerimize giyilmiş halini görebileceğizdir.
9. Her şey dokunmatik olacaktır. Mesela mutfaktaki malzemelerin bittiğinde ürünlerin bitmiş kutularına dokunarak çıkan ekrandan markete sipariş geçebileceksindir. Her aradığımda yanlış malzeme getiren bizim bakkalın bu hale gelmesi 10 seneyi çok az aşabilir.
10. Telefonunla fotoğrafını çektiğin herhangi bir mekan veya ürün ile ilgili aklına gelebilecek tüm bilgileri öğrenebileceksin. Mesela sevgilinin veya evde beslediğin hayvanının fotoğrafını çekip google search yaptığında daha iyi özellikteki ve farklı fiyatlardaki alternatiflerini bulabileceksin.
11. Eve aldığın dergileri bilgisayarının webcam’ine gösterdiğinde, dergin bilgisayarında hayat bulacaktır. Ve bir anda derginin tüm sayfaları seninle konuşmaya başlayacaktır. Nils üzerinde Robert Downey Jr.’ın olduğu bir Esquire Dergisi’ni gösterdi. Şahsen Robert benimle konuştu, heyecanlandım. Buradan yapılabilecek reklamları siz bir hayal edin.
12. Satın aldığını ürünleri webcam vasıtasıyla bilgisayarına tanıttığında ürün seninle konuşmaya başlayacaktır. Adidas ayakkabının üzerindeki logosunu webcam’e gösterildi. Bir sürü oyunun içine girdik, garipti.
13. Lego satın almak istediğin ürünlerin barkodlarını mağazalarda okutma sistemine geçiyor. Ürünün 3 boyutlu hareketli hali karşına çıkıyor. Bu aktiviteyi uyguladığı mağazalarda satışlarını %30 arttırmış.
14. 2 saniye içerisinde arka arkaya söylediğin onlarca cümleyi aynen çeviri yapan aletler çıkacaktır.
15. Evdeki televizyonunda en yakın arkadaşınla buluşup sohbet edip, tv seyredip veya televizyon üzerinden alışverişe çıkabileceksin. Sabah kahvesi için artık uzaklara gitmene gerek yok anneanne.
16. Davetiyelerin içerisine video entegre edilebilecektir. Düğün davetiyelerin içerisine yıllar boyu yapılan kavga ve çatışma sonrası manasızca alınmış evlilik kararının eğlenceli bir videosu konulabilinir.
17. Gazete okurken gördüğün tüm görsellerin 3 boyutlu halini de görebileceksin.
18. Bilgisayarda bir şey okurken bir sözcükte kalırsan, sözcüğün eş anlamlıları ve anlamı bir anda karşına çıkacaktır.
19. Bilgisayarına araba sesi yap ve yaptığın sesi çıkaran arabalar sana gelsin.
20. Tuvaletlerde işeme hızınla doğru orantılı oynayabileceğin online araba oyunları olacaktır. Umumi tuvaletlerde yarış bile yapılabilecekir. Böylece tuvalette dergi, gazete okumaya son!
Özel hayatın maymuna çevrildiği bu dünya pek yakında yayında. 10 sene sonra İzmir’e gittiğimde annem yüzüme bakıp “Sana çok benzeyen, yaşça senden biraz daha küçük ama daha vefalı başka bir evlat buldum. Hem de bizimle İzmir’de yaşamayı kabul etti, ben de onu satın aldım” diyebilir. Ben de düşünce gücümle alt kat komşum Onur’u çağırıp hala var olacağına inandığım dayak aktivitesini kopyam üzerinde uygulamasını senelerin hatırına rica edebilirim. Evet bunu yapabilirim! Teknolojinin tokadı bana değil, sana değsin!
17 Eylül 2010 Cuma
Kumaştan Ete, Ekonomiden Modaya
Kalabalık beni şaşırttığı için öncelikle moda tutkunlarını tebrik ettim. Tatillerini yarıda bölmemek için 12 Eylül günü kendilerini kasmayıp oy vermeyen değerli dostlarımın, dün gece en ön saflarda yerlerini almış olarak görmek beni duygulandırdı…
Gece boyunca, Boyner torbası tutan bir adam ve Desa torbası tutan bir kadın dışında elinde torbası olan başka bir şahıs görmedim. Organizasyonun amacı satışları canlandırmak mıydı? Gerçekten ne kadar satış yapıldığı ve bu organizasyonun markalara etkisi bundan sonra araştıracağım konular sıralamasında 1 numara!
Ancak şunu belirtmeliyim ki İstinye Park’ın açık alandaki markalar sokağı muazzam bir parti alanına dönüşmüştü. Burası bence daha çoook başka başka organizasyonlara da ev sahipliği yapmalı!
Biz içeride dolaşırken en çok ilgimizi çeken organizasyon biri Çağdaş Eğitim Vakfı’nın kampanyasıydı.
30’dan fazla ünlünün bağışladığı kıyafetler 15 gün süresince açık arttırmayla satılıyor. Suzan Sabancı, Yalın, Tarkan, Vural Gökçaylı, Çiğdem Simavi gibi isimlerin kıyafetleri arasından almak istediğini seçip vermek istediğin miktarı yazarak kapalı zarfla kutuya atıyorsun. 15 gün sonra en yüksek para teklifini veren elbiseyi kapıyor!
Elbiselerini bağışlayan isimlerin çocuklara yazmış olduğu notlar da kıyafetlerle birlikte İstinye Park’ın en alt katında sergileniyor.Feryal Gülman ve Mehmet Okur’un yazdıklarını mutlaka oku!
Bu arada alalım verelim ekonomiye can katalım, 11 kiloluk etten kıyafet yapacağımız günler gelene kadar daha çok çocuk okumalı, zihinlerimize bunu yazalım...
15 Eylül 2010 Çarşamba
NIKA ZUPANC
Gazoz Kapağından Masalar Yapmak!
13 Eylül 2010 Pazartesi
ARMAGGAN
Bir tane Türk yapımı bir malzeme girsin şu evlerimize artık kardeşim! Geçen gün Paşabahçe’de gayet sıradan bir cam ürünü için bile ithal geliyor dediler, Şişhane’de lamba bakıyoruz “Çin bizi bitirdi artık ne ustalık yapabiliyoruz ne üretim” açıklaması yapıldı. Eve taşınırken fıldır fıldır halı ararken Türkiye’de modern halı yapılmadığını çünkü kızların artık o kadar uğraşıp yeni tasarımlar öğrenmekle vakit geçirmek istemediklerini, bunun yerine evlenmek istediklerini dinledim halıcılardan. Televizyon seyrediyorum, “Artık ipek Türkiye’de yok gibi bir şey, üretim yapamıyoruz, ithal geliyor” cümlesini de duyunca ve bu listenin böyle uzayıp gideceği düşüncesi aklıma yerleşince uzun zamandır konuyla ilgili beynimde titreyen kayışım koptu. Yeminliyim her şeyin Türk malını alacağım, yoksa da kararlıyım almayacağım.
Şimdi gelelim konumuza, çantamızı takalım kolumuza, yol alalım Nişantaşı’na. Mayıs ayında açılan ama herhangi bir pazarlama aktivitesi henüz yapmayan efsaneleşecek bir mağaza var artık Nişantaşı’nda. Amerika’da yaşayan Türk İş Adamı Yalçın Ayaslı ve eşi eski Beymen Home’un 5 katlı binasına ARMAGGAN isimli bir mağaza açtı.
Tüm tasarımları kendi bünyelerinde bulunan tasarımcılara yaptırmalarının yanında, dokuma yapılacak ve benzeri tüm ürünleri Doğu ve Güneydoğu’da istihdam sağlamak amacıyla yörenin en çok yardıma ihtiyacı olan bayanları seçilerek işçiliği onlara yaptırılıyormuş. Buna da içilir! En azından birilerinin bunun için kafa patlatması bünyemi rahatlattı. Aldığın her ürünün kimlerin hayatına dokunduğunu düşününce yüzde asil bir tebessümle zarifçe gülümsüyorsun.
Yalçın Bey, ABD’de dahi Türk olarak tanınırmış. Ben onu koca yürekli olarak kodladım beynime…
Giderseniz en azından Nar markalı çilek reçelinden alın. Ben böyle bir tat görmedim!
www.armaggan.com
12 Eylül 2010 Pazar
Futbol Yavşaklığı, Basket Aşkı
7 Eylül 2010 Salı
Bono Tarihinde Hiç Sahnede Yuhalanmış mıdır?
U2’nun Türkiye’de olma durumu ve hissettirdikleri bizler için bir ilkti. Ancak yuhalanma sebebiyle konuşmasına devam edemeyerek, “Tamam dostlar sakin olun, bir daha siyasi bir isim ağzıma almayacağım ” demek zorunda kalması da bence onun tarihinde bir ilkti.
Birçok kişinin kendisini artık Hazine Bonu’su olarak kabullendiği bu günlerde, siyasilere yakın hallerinden rahatsız olan sadece dış dünyada değil iç dünyada da pek çok insan olduğu dün gözlerle görüldü, kulaklarla duyuldu.
Zülfü Livaneli’nin Bono’yla düeti, “Yiğidim Aslanım”ı söylemesi, One şarkısına giriş ve 360 derecelik sahne gözlerimi kapadıkça aklıma geliyor… Beni birçok kere hayallere daldıran, ve çıkartmayan Bono’nun “Beatles’ın en sevmediğim şarkısı İmagine’dır, çünkü boş hayallerden hiç hoşlanmam” açıklamasını hatırlamamla silkeleniyorum, yazımı yazmaya başlıyorum…
6 Eylül 2010 Pazartesi
U2'lu Yıldönümü
2 Eylül 2010 Perşembe
Galata Yükseltti Sesini!
Bir heykeltıraştan etek, ressamdan kemer alma fırsatını bulabileceğin mağazanın en özel ürünlerinden birisi de Asi dizisi çekilirken Antakya’da keşfedilen bir dokumacıya yaptırılan Triko elbiseler. Uğramalısın, seveceksin!
Güneş Dericioğlu-Lastik Pabuç Adres: Bereketzade Mahallesi, Camekan Sokak No.4H Kuledibi –Galata / İstanbul
İstanbul'u Anlat Bana!
Zaman ve mekân kavramını yitirdiğin anda ise Dice Kayek’in giysileriyle bütünleşip eşsiz bir seyre dalıyorsun. 26 parçadan oluşan sergi 19 Eylül’e kadar İstanbul Modern’de, kaçıranın aklı yok derim!
İstanbul Modern
Adres: Meclis-i Mebusan Cad. Liman İşletmeleriSahası Antrepo No:4 Karaköy - İSTANBUL