13 Eylül 2010 Pazartesi

ARMAGGAN


Eskiden İtalyan ayakkabı, İngiliz pardösü, Alman beyaz eşya, Fransız danteli gibi önüne yabancı bir memleket ismi geldiğinde heyecanlanır, daha fazla para verilmesi gerektiğini hissederek ona sahip olmak isterdik. Artık bana geldiler.

Bir tane Türk yapımı bir malzeme girsin şu evlerimize artık kardeşim! Geçen gün Paşabahçe’de gayet sıradan bir cam ürünü için bile ithal geliyor dediler, Şişhane’de lamba bakıyoruz “Çin bizi bitirdi artık ne ustalık yapabiliyoruz ne üretim” açıklaması yapıldı. Eve taşınırken fıldır fıldır halı ararken Türkiye’de modern halı yapılmadığını çünkü kızların artık o kadar uğraşıp yeni tasarımlar öğrenmekle vakit geçirmek istemediklerini, bunun yerine evlenmek istediklerini dinledim halıcılardan. Televizyon seyrediyorum, “Artık ipek Türkiye’de yok gibi bir şey, üretim yapamıyoruz, ithal geliyor” cümlesini de duyunca ve bu listenin böyle uzayıp gideceği düşüncesi aklıma yerleşince uzun zamandır konuyla ilgili beynimde titreyen kayışım koptu. Yeminliyim her şeyin Türk malını alacağım, yoksa da kararlıyım almayacağım.

Şimdi gelelim konumuza, çantamızı takalım kolumuza, yol alalım Nişantaşı’na. Mayıs ayında açılan ama herhangi bir pazarlama aktivitesi henüz yapmayan efsaneleşecek bir mağaza var artık Nişantaşı’nda. Amerika’da yaşayan Türk İş Adamı Yalçın Ayaslı ve eşi eski Beymen Home’un 5 katlı binasına ARMAGGAN isimli bir mağaza açtı.
Ben mağazanın önünden hızla geçerken, vitrininden etkilenip tekrar geri döndüm ve içeri girdim. Durumlar enteresan. Mağazanın ana hedefi; Türk Kültürü’nü yansıtan özel ürünler satmak. Ancak buradaki her ürünün tasarımı, üretimi ve malzemesi Türkiye topraklarında can buluyor. İşte buna içilir!
En üst katta çağdaş Türk mücevherliyle başlıyor, daha sonra ev dekor ürünleri, yastık, pikeler, bornozlar, mobilyalar, tamamen doğal tekstil ürünleri, yine Türk sanatçılarının elinden çıkma heykeller, reçeller ve daha bizimle ilgili aklınıza gelebilecek her şeyin modern dünyada rahatça kullanılabilecek halleri burada. Müze olarak da gezilmek üzere bence kapıda bilet kesilebilir.
Tüm tasarımları kendi bünyelerinde bulunan tasarımcılara yaptırmalarının yanında, dokuma yapılacak ve benzeri tüm ürünleri Doğu ve Güneydoğu’da istihdam sağlamak amacıyla yörenin en çok yardıma ihtiyacı olan bayanları seçilerek işçiliği onlara yaptırılıyormuş. Buna da içilir! En azından birilerinin bunun için kafa patlatması bünyemi rahatlattı. Aldığın her ürünün kimlerin hayatına dokunduğunu düşününce yüzde asil bir tebessümle zarifçe gülümsüyorsun.
Yalçın Bey, ABD’de dahi Türk olarak tanınırmış. Ben onu koca yürekli olarak kodladım beynime…

Giderseniz en azından Nar markalı çilek reçelinden alın. Ben böyle bir tat görmedim!

www.armaggan.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder