1 Mayıs 2010 Cumartesi

BAŞKA DİLDE AŞK


İlk olarak ofiste yan komşum, pinponda ezeli rakibim-ebedi dostum Ceren’den daha sonra da İstanbul’da doğan bebeklerin hayata gözlerini açmalarıyla çift zamanlı olarak göz göze geldikleri fotoğrafçı arkadaşım Pelin’den duydum “Başka dilde aşk” filmini…

Farklı zamanlarda muhtelif kişiliklerden de Mert Fırat’a duyulan hayranlığı işittim, Saadet Işıl Aksoy’u zaten taaa “Senden başka” dizisinden beri izliyorum. Dolayısıyla elim gitti ve DVD’sini aldım. Ancak DVD kapağındaki herkesin fotoğrafı o kadar hüzünlü ki uzun süre izleyemedim filmi içim kararacak diye. Kitap ve DVD kapaklarının, film afişlerinin önemini bir kere daha anlıyoruz, çünkü film su gibi akıp gidiyor.








“Başka dilde aşk” gerçek romantiklerden… Film sadece; işitme engelli Mert’in Saadet evde yok zannederek hüngür hüngür ağlamaya başladığı ve Saadet’in gizlice Mert’i izleyerek ağladığı sahnesini yaşamak için bile izlenir.
Sakin, içten, gerçekçi, toplumdaki farklılıklara karşı gösterilen manasız tepkileri anlatan aşkı, mutluluğu ve hüznü veren ümit yaratan bir film.


Mert Fırat sadece oyuncu değil bu filmde aynı zamanda senaryo yazarlarından biri. Box Office Türkiye verilerine göre filmin izleyici sayısı 137.273 ki çok daha fazla olmuş olmasını diliyorsun filmi izledikten sonra.


Filmin yönetmeni İlksen Başarır’ın da ilk uzun metraj film yönetmenliği olduğunu hiç hissetmiyorsun. Çağrı merkezinde çalışan bir kız ile işitme engelli gencin alışılmadık hikayesi izlenir ve mutlu olunur derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder