26 Ağustos 2010 Perşembe

Bakış Açısı İstanbul Moda Haftası


Her genç kızımızın yüreğinin bir parçasında yatar bir moda haftasına katılma aktivitesi. Son 15 senedir karşımızda koskoca Çin varken, ucuz işçiliğin bize daha fazla getirisi olmayacağı üzerinde hem fikir kalınarak markalaşma adına önemli adımlar atılsın, havamız da yerine gelsin istiyoruz. Yüksek merciler halk olarak bizim de neler hissettiğimizi anlamış olacak ki, artık önem verilen bir moda haftamız var. Plaketler dağıtılıyor, Allah’a şükür bu sefer kurdeleler kesilmiyor.

Haziran ayında flexible çalışma saatlerine geçiş yapmamdan ötürü, kendisi de benim gibi bu sene flexible çalışma saatlerine geçiş yapmış olan Kod adı Louise ile buluştuk. Biz de İstanbul Moda Haftası’nın bir parçası olalım, hevesimizi alalım diyerek yollara döküldük.

Louise bir fotoğrafçı. Kendisiyle soyadımız aynı, babalarımızın adı aynı, doğum yerimiz aynı, ama hiçbir akrabalığımız yok. Tek bağımız; bir tek bana kahve falı bakabiliyor ve ne dese çıkıyor. İlahi güç diyelim. İkimiz kendi aramızda ona Louise bana Thelma diyoruz. Çünkü Bilkent yıllarından beri, ne zaman bir iş yapmaya kalkışsak başa gelen çekiliyor, ortam geriliyor. Karşılıklı olarak İstanbul Moda Haftası’na gitmek için doğru partnerler olmadığımızı farkındayız ama ikimizde bu korkuyu dile getiremiyoruz.

İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Kampüsü’ne geldiğimizde, her gün önünden geçtiğimiz bu bina ne kadar güzelmiş diyerek, park edilmez işaretinin önüne park ediyoruz. Arabadan inerken, “Louise” diyorum, “Arabayı çekme ihtimalleri var”. “ Olsun Thelma, çektikleri yerden gider alırız” diyor. İçime su serpiliyor, ilerliyorum…

İçeri giriyoruz, binanın girişinde tam bir kargaşa. Davetliler sırada bekliyor davetiye alıyor, ama biz rahatız. Pas geçiyoruz çünkü davetli değiliz, arkadaşa bakıp çıkacağız…

Kapıdan geçerek binanın avlusuna çıkıyoruz.
İşte o an tamam ben göreceğimi gördüm, gidebilirim hissi geçiyor içimden.
Bina, İngiliz mimar Williams James Smith(tam bir İngiliz ismi) ve yardımcısı Osmanlı Kalfa İstefan tarafından 1850’lerde hastane olarak yapılmış. Cumhuriyet'ten sonra 7 sene boyunca büyük bir onarımdan ve yenilenmeden geçirilen yapıya 1950 yılında İTÜ Rektörlüğü ile Mimarlık ve İnşaat fakülteleri yerleştirilmiş (1950).
Şu an aynen korunması gereken 1. sınıf tarihsel anıt sınıfındaki mimarinin içinde yer almak beni heyecanlandırdı… O an Louise beni sarstı, haydi soğuk bir şeyler içelim dedi. Hareketini şüpheli bulduğum için ben bir bardak sıcak çay içtim, o ise limonata olduğunu söylediği yeşil renkli bir sıvı… Kalbimin atışı hızlandı, ortam yumuşasın diye biraz fotoğraf çekildik.



Bu kadar eğlence yeter görevimize dönelim diyerek, avluyu terk ettik ve kurulu çadırın içine doğru ilerledik. İzlenecek defile Gizia… Ortam biraz sıcak olması dışında, bizim yeşerebileceğimiz kıvamda. Nasıl olsa daha çok bekleriz derken, geç ve güç olmayan bir saatte belki de tam 12:00'de defile başlıyor. 15 dakika sürüyor. Pozitif şeyler söylemeyi çok isteyeceğim bu noktada sessiz kalmayı tercih ediyorum. Bahçesinde bulunduğum 160 yıllık bina, daha yenilikçi ve farklı diyerek sessizliğimi bir an için bozuyorum. Sonra tekrar sessizleşiyorum.




Başka defilelere girerek an itibariyle sahip olduğumuz ruh halinden sıyrılmak istiyoruz, ancak davetiyemiz yok. "Nereden geldiniz" sorusuna "Evden" cevabını vereceğimiz için sınırlarımızı zorlamıyoruz. Başımız önümüzde, gururlu bakışlarımızla senelerin merdivenlerden süzülerek iniyoruz.

Kısaca misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş. Bizim gibi misafir bile olmayanların ise hemen çekip gitmesi gerekirmiş. Bu hikâye de burada bitermiş!

Not: Arabamız çekilmemişti.
Moda Magazin Servisi: Defileden sonra herkes soluğu Delicatessen’da alıp vermeye başlıyor, kapının önü esiyor, içeride de klima çalışıyor.
*Fotoğraflardan bazıları İTU albümünden alınmıştır.

4 yorum:

  1. ceylan çok güldüm okurken. durmak yok, yola devam cicim.

    madem aktüalite bi yazarsın, bi sonraki yazı konun yeni evlilere tavsiyeler: DO's and DONT's olsun pls. dont's kısmı için tavsiyelerim mevcut.

    YanıtlaSil
  2. Alllahhhhhhh diyeyim... Ben niye dusunemedim ki bunu! Bir sonraki yazimin konusu kesinlikle budur, sana ithaf edecegim yaziyi!!!

    YanıtlaSil
  3. Bomba bir yazı olmuş! Daha güzel anlatılamazdı! Okurken yaşadım, şaka mısın kızım sen?

    YanıtlaSil
  4. hem giderim hem anlatırım...

    YanıtlaSil